Wednesday, December 13, 2006

Kasap ve Babla...

Oğlum bazen "anne bana çocukluğumu anlat" der... Ben de ona bebekken yaptıklarını, doğumunu, anaokulundaki hallerini, yaptıkları gösterileri, komikliklerini filan anlatırım. Belki yüz defa dinlediği bu yaşanmış öyküleri her seferinde mutlulukla dinler. Bir sanatçı ile ilgili küçük bir anımız var küçüklüğünde yaşadığımız, geçen konuşurken onu da anlattım. Sizinle de paylaşayım dedim:

Oğluşum dört yaşlarında. Et alışverişimizi Bostancı'daki ünlü bir et lokantasının aynı adlı kasabından alıyoruz. Sosyete kasabı diyorlar oraya. Biraz pahalı ama etleri hoş ve cidden temiz bir yer... O sıralar oraya iki haftada bir gibi gidip ihtiyaçlarımızı alıyoruz... Bir pazar günü yine gittik. Şimdi efendim, oranın aslında en önemli özelliği pazar günleri kapı önüne bir mangal koyarak kendi hazırladıkları etleri, ve aynı zamanda sattıkları köfteleri pişirmeleri ve gelenlere ikram etmeleri... Et lokantası da kendilerinin olduğu için lavaşlar, peynirler de getirtir ve müşterilerine ufak çapta ziyafet çektirirlerdi. Öyle et hazırlanması çabuk da olmayacağı için (çünkü titiz ve özenerek çalışırlardı) birşeyler atıştırmak fena olmazdı...Bir de bu ikramları almanız için ısrar edilirdi. Ama siz alana kadar ısrar edilirdi:-) Benim gibi etle çok alakası olmayan bir insan için bu ısrarlar hoş görünmeyebilir ama köfteleri cidden hoş olurdu. Bu arada orada çalışan insanları boş tipler sanmayın, politikadan futbola, etin yarar ve zararlarında araba modellerine kadar her konuda sohbet edebilirdiniz. Hatta size et yemeği tarifleri de verirlerdi. Sahibi sürekli işinin başında bulunur, bizzat çalışır ve insanlar ile iyi diyaloglar kurardı...


O gün de aynı şekilde köfteler hazırlanmış, işte lavaş neyin herşey orada dizilmişti:-) Bizim etler hazırlanırken ısrar başladı tabi. Önce benim minik oğluşa geldi bu ısrarlar. O da benzer bir ısrarla " ben yimeyim, ben yimem, ben sevmem" gibi karşılıklar veriyordu ki o dönem iştahsızlığının doruklarında... O sıralar yeni eve taşınıyoruz, boya, yapım onarım, taşınma stresi geçirmiş durumdayım ve sıkı durun: 54 KİLOYUM!!! Doğumdan sonra indiğim minimum nokta. Yani yorgunluğun da birleşmesi ile iskeletor görünümüne yakınım. Bir de hiç unutmuyorum, daha önce aldığım bir lasteks siyah pantolon var ki zaten çok zayıf gösteren bir modeldi (keşke yine bulsam ondan) Bir sıralar altlarında boncuklar olan hafif kısa pantolonlar moda idi ya o zaman çok severek almış, boncuklar dökülmeye başlayınca tüm boncukları sökmüş ve gündelik olarak bolca giymeye başlamıştım. İşte o pazar da gündelik gündelik, üstümde siyah sade bir tişört, siyah dümdüz ayakkabılar, ev kadını ev kadını gitmişim oraya (o sıra zati ev kadınıydım) Makyaj desen bir tek allık var ki kesin açık pembedir, yıllardır hep aynı çünü ve allıksız çıkmam abi!

Uzatmayalım; oğlum ısrara ısrar ile karşılık verip bir lokma yemezken yan taraftan bir ses geldi. Gür bir kadın sesi: "Ye oğlum, yemeye yemeye anan gibi kurumuşsun!" Amanın bu da ne! Bu ne cüret, kim bu! diye düşünüp o yöne baktım ki Bülent Ersoy'! Tüm ihtişamı ile orada. Başka biri olsa surat asacağım ama kadını görünce güldüm, hi hi, merhaba filan dedim... Oğlum da koca koca gözler ile bu kendine karışan teyzeye bakmaktaydı. O dakikadan itibaren gidene kadar oğlumla, bizle, müşteriler ile, çalışanlar ile konuştu şakalaştı ve cidden orayı doldurdu. Yani bence nereye girerse girsin tüm mekanı etkisi altına alabilecek dominant bir kadın. Ben bile silik kaldım DERMİŞİM:-) Korkuyorsunuz da, saygı da duyuyorsunuz, şaşırıyorsunuz da... Pazar pazar süklüm püklüm giyinmiş kendime baktım, bir de ona... Makyaj yerinde, saçlar topuz yapılmış, zaten o gür siyah saçlarına bayılırım. Topuklu ayakkabılar ve şık bir elbise... Yaz olmasına rağmen çorap giymişti bu bile aklımda. Cildi inanın nefis... Makyözünü de kutlamak lazım tabi... Belli bir süre sonra kilolarca eti alarak (daha doğrusu paketleri şöförü taşıdı) herkes ile vedalaşarak gitti.

Oğlum bu olayı anımsamıyor ama bir iki kez anlattığım için sanki yaşamış gibi bilir... Bülent Ersoy ile ilgili bu kısacık anımı hatırlamam sanırım bu sıralar onun cinsiyetinin tartışılması, abi demeler, Bülent bey demeler... Bence bu kadar hassas olduğu bir konuda üstüne gitmenin anlamı yok. TC nüfus cüzdanı da pembe. Bize susmak ve şarkılarını dinlemek kalır. İnsanların cinsel tercihlerini bile sorgulamayan bir insanım, üstelik sorgulamak, insanları yargılamak, infaz etmek neye yarar ki! Bırakın o mutlu olsun... Sonuçta sanatı ve sesi ortada bence bu yeter. Allah katında neler olacağını da tartışmayı doğru bulmuyorum. Onu bir tek Allah bilir... Bu konuda polemiğe de kimse ile girmek istemiyorum ayrıca...

Son olarak kendimden bahsedeyim biraz, şu an hala öksürüyorum ve sanırım konjüktivit oldum , gözüm çok acıyor ve kaşınıyor. Bir de kırmızı! Of bir o eksikti. Yarına iznimden kullanmayı be dinlenmeyi düşünüyorum yoksa hiç iyileşemeyeceğim.

Renkli günler...

34 Comments:

Blogger KUGUU said...

Cuma planlari neler Renklercgm:)) Es ve ogul surpriz mi hazirlar sana yoksa sen mi irseyler organize edersin? Bence yarin ise git hem isyerinde yasgunu kutlamalarini da severim ben. Hicbir elemaniminkini de atlatmazdim,hos olur, "motivasyon" olur:))

12:19 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, bizim işyerinde tüm doğumgünleri kutlanır, hiç atlanmaz. Fakat ben bundan çok hoşlanmam. Neden diyeceksin. Bizim işyeri nasıl desem, biraz soğuktur. Yaklaşık 5 yıl önce bu hasta olduğumun belki 5 katı daha hastaydım, ama cidden kırılmış durumdayım. Ve işler çok olduğu için de gelmek durumunda kaldım. O dönemde şimdiki gibi kalabalık değildik. 10 kişi ancak varız. Buradaki sevgili arkadaşım Wish de daha çalışmaya başlamamıştı o dönem. Ben hastayken sekreterimiz haricinde kimse bir geçmiş olsun, ne oldu bile demedi! Oysa sesim öyle berbat, halimden anlaşılıyor. Telefonda arayanlar bile geçmiş olsun diyor, bir daha ararlarsa nasıl oldunuz diye soruyor... Bu beni çok kırdı. 3 gün sonra da yaşgünüm vardı. Şu pasta ve kutlama işini bildiğimden sekretere sakın benim için bir kutlama yapmayın, bu tip içten olmayıp ve umursamayıp da sonra yaşgününde sanki çok iyi arkadaşlarmışız gibi şak şak yapılmasını istemediğimi ve insanlara ciddi kırıldığımı söyledim. O yaşgünü kutlanmadı ama sonra içlerine dert olmuş çiçek yaptırıp getirdiler. Ama ben her sene şu muhabete inatla girilmesine gıcık oluyorum. Yapay sevgi gösterilerini sevmem. Yarın burada olmadığım için zaten pazartesi kutlama yapılacaktır...

Oysa bundan önceki işyerlerinde çok yakın ve içten bir sürü dostum vardı. Hatta 4 aycık çalıştığım bir önceki işyerimde bile para toplanıp yüzük hediyesi almışlardı ve o zamana kadar toplanan en yüksek para olmuş... Ne bileyim insanları sever ve iyilerse ben de içten davranırım... Ama burası bir tuhaf, hala tuhaf, gelen de tuhaflaşıyor, burada ben bile bir tuhaf oluyorum, havasından suyundan mı ne?

Kuğucuğum post oldu bu yazı:-) Anlayacağın süprizleri yarın evde kabul etmeyi tercih ederim:-)

12:30 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Bende eskileri dinlemeyi çok severim, annemler bazen bizde oturur eskileri anlatır...Bülent Ersoy dedin, Ata Demirerin yaptığı şakalar geldi aklıma ne güldüm ne :))))))))))

12:46 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Aammanın o gür sesi duyunca oğlan korkmadı demek.:))

Onla ilgili,yani o kadar inanan bir kişi ben de konuşmak istyemem.Onunla Allah arasında ,haklısın.

Ama birde şu var,çok gence kötü örnek oldu,çok okudum ben,"Bülent Ersoy hiç sonradan bu kadar zorluk,hayat acısı çekeceğimizi belli etmedi.yoksa olmazdık ameliyat "diyen.
Ki bir konuda çığır açanın lanetlendiği çok Hadis'de var.

Bilemiycem işte.

Bir de eşim "ya biz gençliğinde dinlemeye giderdik,fırça gibi sakal izleri dururdu" der.
Off konuşmayacağım derken konuştum işte.:((

Neyse boşverin,biz yarına bakalım.Sizin profilde mail adresiniz de yok ki sürpriz! yapsak:((

1:28 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur damlası, iş yerim dışında bir mail adresim bile yok valla... O kadar teknolojiye uzağım. Burayı bile nasıl açtım, nasıl idare ediyorum şaşırıyorum. Senin düşünmen bile çok güzel arkadaşım:-)

2:20 AM

 
Blogger KUGUU said...

Canim isyerinde huzur ve mutluluk cok onemlidir. Hep derim, evden cok burada vakit geciriliyor ailemizden cok is arkadaslari goruluyor diye, ise alimlarimda da hep dikkat ederim. Senin bu yerindeki ortam icin uzuldum. Zaten Genel Mudurun bagirmasini anlattiginda yorum yazmis silmistim sonra o yorumumu ama hakliymisim meger, formalitedir de gec sende isyerinde mumunu uflerken. Sen cuma cmt ve pazar seklinde 3 gun 3 gece kutlamayi hakettin bence:)) Oyle plan yap ve eglen cnm.

2:21 AM

 
Blogger KUGUU said...

Ehh benim cvpta bayagi uzun olmus.)

2:22 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, eeee öyle yoruma böyle cevap:-)

2:27 AM

 
Blogger Annelog Atölye said...

Kesinlikle katılıyorum, içten gelmeli bu tür şeyler. Bizim şu anki ekip çok küçük ama çok güzel bir iletişim ortamı yakaladığımızı düşünüyorum. Bu da insanı inanılmaz rahatlatıyor. Süprizlerin detaylarını bekliyorum ben:)Nice uzun sağlıklı yıllara şimdiden:)

3:37 AM

 
Blogger renkler said...

Annelogcuğum, umarım işyerindeki bu ortam hiç değişmez. Ben 5 yıl boyunca çalıştğım ilk işyerimi ve oranın ortamını çok özlerim mesela... Ramazanlarda resmen odamda sofra kurardık. Benim masam çok büyüktü, ona örtü sererdik. Evi yakın bir arkadaşım porselen tabak çatal fila ve hatta çorba getirirdi. Biz de yaptığımız börek kekleri dolmaları ortaya koyardık. Ne güzel günlerdi...

4:23 AM

 
Blogger Asortik Krep said...

Türk Sanat Müziğini doğru okuyan herkesi severim ben.Kadın karizmatikte..Hayatının yeterince zor olduğunu düşündüğüm için insan olarak eleştirmeyi bile düşünmedim hiç..Sesi zaten çok güzel..Son zamanlarda makyajına da önem vermeye başladı..Hep sanat müziği söylese yalnız arabesk şarkıları ona yakışmıyor.
Eski tarz konuşmalarını bile seviyorum ben..Zaten eskilerden kim kaldı ki ?

5:48 AM

 
Blogger - said...

Canım ben o kadından korkuyorum, gerçek hayatta da televizyonda görüldüğü gibi iri mi? Bazı ünlüler göründüklerinden çok farklı olabiliyorlar çünkü. Ben bir keresinde bir kadın gördüm öyle zayıftı ki kendi kendime "zayıflayacağım zayıflayacağım diyorum şükür edeyim halime böyle değilim" dedim. Resmen zayıflıktan yaşlı gibi görünüyordu, derisi kemiklerine yapışmıştı, sonra farkettim ki Demet Şener'miş !!! Acayip şaşırmıştım, bu arada ofis kutlamalarını ben de sevmiyorum ortamda yapmacık olduğunu bildiğin insanlar varsa çok itici oluyor.

Öpüyorummmm

5:48 AM

 
Blogger Yaz said...

Canım o pantolondan bende de vardı aklıma getirdin :) çok severdim. Hatta paçalarındaki işlemelerden sıkılınca söküp bir süre de öyle giymiştim :) evlenirken o pantolonu annemlerdeki gardrobumda bırakmıştım. annem de almıycam diye hemen yoketmiş :) fazlalık tutmayı hiç sevmez. Kıymete binmişti pantolonum anneme ne çok kızmıştım:) çok zayıf gösteriyordu gerçekten :) o zamanlar zayıf gösteren bir pantolona hiç ihtiyacım yoktu ama şimdi olsa çok iyi olurdu yani:)

Bende bir pantolon hakkında en uzun yorumu yapan kişiyim herhalde :)

6:10 AM

 
Blogger renkler said...

Aziz dostum Asortik Krep, fevkaladenin fevkinde yazmışsın üstadım:-) Arabesk şarkıları ben de yakıştıramıyorum ona. Bir Orhan Gencebaya yakıştırıyorum zaten...

9:54 AM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, valla anlı şanlı ve heybetli bir kadın ne diyeyim:-)Ayakkabıları özellikle dikkatimi çekmişti:-)

Öyle iskeletor gibi olmayı cidden istemem. Normal bir kilo istiyorum ben:-)

10:10 AM

 
Blogger renkler said...

Yazcığım, o zamanlar zayıftık ama yine de daha zayıf görünmeyi isterdim ben:-) O nedenle o pantolonu severdim. Şimdilerde de markaal diye bir mağazadan çok ucuza aldığım streç bir kotum var, bacağı inanılmaz zayıf gösteriyor. Sanırım kesimi de önemli...

10:12 AM

 
Anonymous Anonymous said...

Maziyi dinlemek benim de çok hoşuma gider...
Bu arada sana da geçmiş olsun canım acaba ben den mi bulaştı?
;((

12:05 PM

 
Anonymous Anonymous said...

Maziyi dinlemek benim de çok hoşuma gider...
Bu arada sana da geçmiş olsun canım acaba ben den mi bulaştı?
;((

12:08 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Yatmak bilmeyen oğlumun başına dikilip onu yatağına yolladım.

Ve saat 12 çoook geçtiği için,sna doğum günü yorumu atıp öyle kapayım pc yi dedim.

Sevgili arkadaşım,nice güzel yaşlara.

6:16 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Mavi:

doğum günün kutlu olsun.

6:17 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Sarı:

yeni yaşın kutlu olsun.

6:17 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Yeşil:

nice mutlu senelere...

6:18 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Kırmızı:

Hep gülesin,güldüresin.

6:19 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Mor:

Hep huzurlu,mutlu olasın.

6:20 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Turuncu:

Hiç kimse kıramasın seni...

6:22 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Renklerden Lacivert:

kimse ağlatmasın ömrün boyunca.

6:23 PM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Ve gökkuşağının görünen rengi:

BEYAZ:

Ailenle birlikte heeep çook mutlu yaşayasın.

Diye diliyorum.
Sevgilerimle.

6:26 PM

 
Blogger Yaz said...

Renklerciimm canım arkadaşım doğum günün kutlu olsun :) İyi ki doğdun. Nice mutlu senelere sağlıkla ve tüm sevdiklerinle inşallah :)

11:05 PM

 
Blogger renkler said...

Ev perisi, sağol canım, hastalığımdan tamamen ben mesulüm:-) Geçen hafta hiç kendime bakmadım:-(

11:40 PM

 
Blogger renkler said...

Aaaaaaaa Yağmur Damlası:-) Ne kadar güzel bir süpriz oldu bu bana sabah sabah. Çok sağol, çok tatlı bir hareket. Güzel dileklerini ben de senin için ve hepimiz için diliyorum. Çok sağol canım:-)

11:42 PM

 
Blogger renkler said...

Yazcığım, çok teşekkür ederim:-) Yaşgünümün ilk kutlamaları Yağmur Damlası ve senden oldu biliyor musun? Eşimi sabah görmedim, oğlum doğum günüm olması konusunda ayılmamıştı okula giderken:-) Ne ilginç, ailemden önce sizler kutladınız:-) Teşekkürler...

11:43 PM

 
Blogger fatos said...

İyi ki doğduuunnn renklerrrr... İyi ki blogger oldun renklerrrr... iyi ki seni tanıdım renkleeerrr... Nice yıllara şekerim, sevdiklerinle hep beraber..

11:48 PM

 
Blogger renkler said...

Fatoşçuğummmmmm, canım sağol. Hepimiz iyi ki doğmuşuz valla. Yoksa burası ne tatsız oludu dimi?

12:33 AM

 
Anonymous Anonymous said...

bostanci´daki o kasap hala duruyor mu??!!! aradan belki asirlar gecti!!!
: )

6:26 AM

 

Post a Comment

<< Home