Thursday, March 15, 2007

Ben Mutsuz muyum?

Şu alttaki yazı dün öğle saatlerinde iş hayatından, stresten ve o anki garip mutsuzluğumdan dolayı yazdığım bir yazı. Bir an ciddi bir şekilde kendimi kötü hissettim ve hayatımın ne kadar boş ve anlamsız olduğunu düşündüm. Aslında bir iki saat sonra bu kötü anlar dağılmıştı. Yine çok harika ve huzurlu değildim ama o şekilde de yaşanamaz k. Eminim hepimiz bir an durup hayatı sorguluyoruzdur ve hayat bazen çok anlamsız gelebiliyordur.



"Bazen basit bir hayatım olsaydı daha mutlu mu olurdum diye düşünüyorum. Küçük bir kasabada yaşayan, üniversite filan okumamış, liseden sonra evlendirilmiş (iyi ihtimalle sevdiğiyle...), fazla beklentileri olmayan, birkaç çocuk sahibi bir ev kadını olsaydım... Hep biryerlere yetişme derdim olmasaydı, şu aptal projelerle, kulelerle, detaylarla, sorunlarla, bitmek bilmeyen didişmelerle, üç paralık insanlarla uğraşmak zorunda olmayan bir kadın olsaydım hani...

Söyleyin daha mutlu olur muydum eve gidip yemek hazırlamak, toplamak, dersler ile uğraşmak, ertesi günün yemeğini düşünmek, ütü yapmak, işin stresini üzerimden atmaya çalışmak zorunda olmasaydım. Onun yerine gün boyu evime, çocuğuma sakinlik içinde baksaydım, oğluşu okuldan karşılasaydım, akşam eşimi... Huzur bulur muydum dersiniz? Yüzüm her daim güler miydi? Ama öyle okuyup çalışmadan evde oturmak da huzur vermezdi o nedenle göz görmeyip gönül istememeliydi, yani üniversite okumayacak, iş hayatının bana hep kapalı olacağını bilecektim ve zaten çevrem de hep öyle olacağı için bir boşluk hissetmeyecektim... Söyleyin aradığım huzuru bulur muydum?

Bugünlerde iç huzurum yok. Çok belli etmek istemesem de sıkılıyorum. Allah'a şükür bunun özel hayatım ile bir ilgisi yok. Bitmek bilmeyen şu stresli iş günleri tüm dengemi bozmak üzere. Sıkılıyorum, boşuna çabalıyorum, mehter takımı gibi iki ileri bir geri gidip duruyoruz. Bir an zamanla yarışırken, bir an herşeyin başa döndüğünü öğrenip beklemeye geçiyoruz. Toplanmaktan tostoparlak olacağız yakında.

Sıkılıyorum, bunalıyorum. Bir anda kendimi mutsuz, bitkin, yorgun hissedebiliyorum, mesela şu an... Sabah sürünerek kalkıyorum, yorgunluktan yüzüm çökmüş gibi, makyajla bile toparlayamıyorum, makyaj bile yapmak istemiyorum. Bunalıma girmekten korkuyorum...

Bunu perşembe saat 13.53 de yazıyorum. Yarın sabah da aynı ruh halindeysem yayınlayacağım, değilsen sonsuza dek unutacağım ve sizlerin bu posttan haberi bile olmayacak...

Ben mutsuzum zannedersem... :-("

Aslında yukarıdaki yazıyı bugün yayımlamayacaktım, öyle de yazmıştım ama sizle de paylaşayım o dünkü burhanı, paron buhranı dedim:-) Biz başkalarına bakıp onların mutlu olduğunu düşünebiliriz ama kapalı kapılar ardında kimbilir neler yaşanıyor. Dört dörtlük hayatı olan var mı acaba? O nedenle hayatıma ve bana verdikleri için Allah'a şükrediyorum. Yukarıda düşündüklerim sadece bir beyin fırtınasıydı...

İyi bir Cuma ve iyi bir haftasonu diliyorum hepimize... Anlamlı günler...

28 Comments:

Blogger KUGUU said...

RENKLERcgm kendinde sonunda soylemissin zaten, saniyor musunki her ev hersekilde huzur var da seninkinde yok! Dunhava basikti ondan oyle gelmistir sana:)) Saka bir yana fazla toplanti profesyonel yasamda isi fazlasiyla aksatan bir handicaptir. Su elindeki is bir rayina girsin gececek. O Genel Mudurunun alnindan operim! Anladim ben onu ve Anladin sen bunu:))

12:19 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, biliyorum zaten yazının sonunda da yazdım, heryerde huzur yok diye. Bazen şımarıklık yapıyorum sanırım. Allah büyük problem vermesin. Bu arada zavallı genel müdürün de suçu değil bu olan bitenler... Bizim firma ile ilgisi yok ama biz de strese giriyoruz bağlantılşı olarak. Eeee müşteri her daim haklıdır...

12:44 AM

 
Blogger cenebaz said...

Neyse ki düzelmişsin. Seninki biraz Sliding Doors filmi gibi olmuş ama önemli olan var olan hayattan zevk almak. Kaçırdıklarımıza üzülmek yerine var olanlara şükretmek daha kolay ve iyileştirici etkisi var. Yoksa hep ahlarla vahlarla geçecek bir ömür de çekilmez ki.
Kendine iyi bak

12:47 AM

 
Blogger KUGUU said...

CENEBAZ ben o filmi cooooooook severim:))

12:51 AM

 
Blogger renkler said...

Çenebazcığım ve Kuğucuğum: Ben de severim o filmi. Aslında hayatımın hiçbir evresinde keşke demedim Allah'a şükür. Ya da, eğer.... olsaydı ne olurdu diye de kendimi üzmedim. En iyi karar verdiğimiz karardır... Renkler, the şımarık bazen...

12:57 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Düşüncelerin çok güzeldi, haklısın aslında ama böyle şeyler gelp geçici oluyor o yüzden pek üstünde durmamak gerekiyor
Dediğin gibi kimse dört dörtlük değil, çok paran olsa evde huzurun olmaz, az paran olsun evde huzurun olsun bu benim için yeterlidir...Evdeki huzuru ben başka hiçbir yerde bulamam...O yüzden oğlunla, eşinle beraber mutlusun onu düşün bak o zaman hiçbir fırtına kalmayacak beyninde..

Öptüm seni renklerciğim
İyi bak kendine
Hayırlı Cumalar...

1:38 AM

 
Blogger Gamzeli said...

hatta senin yazıların o kadar güzel geliyor, o kadar bilinçli o kadar anlamlı geliyor ki Asortik Krepin yaptığı ankette seni yazabildim, sen bana oraya yazabilme fırsatı verdin :)

1:39 AM

 
Blogger renkler said...

Gamzeliciğim, beni çok mutlu ettin. Aslında bunu Kuğunun pembe gazetesine yazmlaıyım. Birilerinin yazılarımı beğenmesi çok güzel. Beni ankete yazmış olmana da çok sevindim teşekkür ederim canım. Huzurlu günler...

1:55 AM

 
Blogger Aysel said...

Çalışan kadınlar olarak hepimiz aynı duyguları zaman zaman yaşıyoruz. Dün akşam eve 19.30'da geldiğimde akşam için yiyecek yemek yoktu. Sadece 2 kase kadar şehriye çorbası vardı. Ev çocuklar sayesinde dağınık zaten. Pilav ve salata yaptım. Deepfrizden hindidöner çıkardım ısıttım. Yemek işini bittikten sonra evi toplarladım, akşam 22.00'de çocuklar uyumuş ev de bana kalmıştı ama o kadar yorgundum ki gidip ben de yattım. Sosyal ilişkilerimiz sıfır noktasında şu aralar. Bu beni rahatsız ediyor mu?
ediyor ama işimden de evimden de vazgeçemeyeeğim için işte böyle devam edip gidiyoruz.
Önemli olan ev ile iş arasındaki dengeyi sağlamak ve işteki stresi eve getirmemek. Bunu başarabilirsek hayatımıza da bu şeklide devam edip gidecek...

HUzur evimizde. Orası bizim sığınağımız.

2:35 AM

 
Blogger - said...

Canım bu aralar bende de bu düşüncelerin tıpatıp aynısından var, çok zoruma gidiyor hergün 6 da kalkıp şirket için nefes almadan çalışıp bir de üstüne takdir edilmemek. Hayatım sadece işyerinde geçiyor gibi geliyor artık, eve gelip yemek yapıp oturuyorum. Çok sıkıldım bu şekilde yaşamaktan. Sonra düşünüyorum milletin ne dertleri var kimbilir deyip yine halime şükür ediyorum.

3:36 AM

 
Blogger Damak Tadı said...

Canım,
Bu duyguları bende saat 10.30olarak yaşamay başladım ve halende dolu dizgin devam ediyor..Ama ne yapacaksın bazen bu gibi durumlar oluyor..Şuanda patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyorum kendimi adeta.Sakin ruhlu ben bile ne hale geldim..(8

Senin durumunda Allahtan günlük olmuş canım..Önemli olan evinin huzuru tatlım..Bu arada evden çok iş yerinde vakit geçirildiği için önemli gibi görünmesede aslında çok önem ihtiva eden bir konu..

Canım önemli olan senin ruhun iyi misin??Evetse sorun yok demektir..Sen şımar tatlım senin şımarman bile çok güzel..

Sana ve ailene güzel bir hafta sonu diliyorum..Sevgiyle kalın canım benim..Anneciğe hürmetler..

4:00 AM

 
Blogger Noni said...

Hangimiz acaba hayatında senin dün yaşadığın gibi bir an yaşamamışızdır? Hangimiz umutsuzluğa düşmemiştir, işinden sıkılmamıştır, yaşantısında bir değişiklik istememiştir... Hepimiz zaman zaman böyle karamsar bir havaya bürünebiliyoruz. Sanırım önemli olan bu anları kısa tutmak ve tüm hayatımıza yaymamak...
Öpüyorum seni.

4:31 AM

 
Blogger zeyno said...

Renlercim gerçekten güzel bir yazı olmuş ama inan bana kimsenin hayatı sanıldığı kadar kolay değildir ben öyle düşünüyorum. herkesin bir sorunu var sonuçta ve herkesinki kendine göre büyük. Allah devasız dertler vermesin, atlatamayacağımız sıkıntılar vermesin, gelip geçiyor her şey...

Hep huzurlu olman, huzurlu olabilmemiz dileğiyle....

4:34 AM

 
Blogger renkler said...

Ayselciğim, sihirli sözcük bu sanırım: Huzur evimizde... Sığınağımızdaki huzur hiç bozulmasın inşallah...

4:42 AM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, halimize şükretmeliyiz tabi. Sıkıldığımız bunaldığımız anlar da olsa Türkiye'de ve dünyada yaşayan çok insana göre daha iyi şartlardayız Allah'a şükür. Daha iyi gibi görülen, hiç bir sorunu olmazdediğimiz insanların da kimbilir ne dertleri vardır...

4:44 AM

 
Blogger renkler said...

Gülcüğüm, umarım şimdi iyisindir. En azından bugün cuma değil mi? Sizlerin söylediği sözler beni mutlu ediyor. Hele sen o kadar içtensin ki en kötü anımda bile bana mutluluk veriyorsun. O nedenle senin de mutlu olmanı isterim. Kendine iyi bak canım, haftasonu iyi bir dinlen. Belki yine güzel pastalarından yaparsın...

4:45 AM

 
Blogger renkler said...

Noniciğim haklısın. İnsanın moralini iyi tutması çok önemli. Ben de buna çabalıyorum ama bazı anlar birden çöküyorum. Dün de öyle bir an yaşadım işte... Ben de öptüm seni, güzel bir haftasonu geçir...

4:47 AM

 
Blogger renkler said...

Zeynepçiğim, en büyük nimet başta sağlık, ailemizin mutluluğu. İnsanız işte, o nedenle bazen bir bunalım yaşıyoruz. Uzun süreli olmasın da! Neyse ki bugün Cuma, Pazartesi de olabilirdi mazallah!

4:48 AM

 
Blogger Lighter-N said...

Ben de düşünüyorum bu "Ev kadını olsaydım nasıl olurdu" senaryosunu sık sık biliyor musun Renklercim? Bütün gün evde pijamayla saçım başımı yapma derdim olmadan miskinlik yapsaydım...Sabah uykumu alamadıysam öğleden sonra şekerleme yapsaydım...Güne gitseydim! Arkadaşlarım bize gelseydi..Mesela öğleden sonra 3te aklıma esince Tunalıya gitseydim...Ama sanırım bunlar sadece fantazi... Tanıdığım hiç bi evhanımı halinden memnun değil ve kendilerine vakit ayıramamaktan şikayetçi..demek ki sorun çalışmak değil diyorum.......

7:05 AM

 
Blogger renkler said...

Lighter N ciğim, haklısın onlar da bu halden mutlu değiller. Zaten biz de inan ev kadını olsak bu sefer de sıkılırız. Ben bir dönem ev kadınlığı yaptım, kendimi çok boşlukta hissetmiştim. Alışınca olmuyor.

7:08 AM

 
Blogger Unknown said...

sanırım her çalışan bayanın düşünceleri, her çalışmayan ( çalışamayan ) bayanın çalışsaydım nasıl olurdu şeklinde düşündüğü gibi..ama ben daha çok senin okumasaydım kısmına takıldım..2-3 yıl bönce bu düşünce uzun süre aklıma takılmıştı, okuduğum için olayları irdelemeyi, hakkımı istemeyi öğrendim iyi mi yoksa boyun eğip bu da böyleymiş demek daha mı iyi diyordum..bu dakikadan sonra okumamış gibi yapamayağıma göre sanırım doğrusu bu dedim, sustum oturdum :) bu arada sliding doors bence de çok hoş film..güzel düşünceli bir haftasonu dilerim

7:32 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili İkizlerin annesi, yıllar önce yabancı bir film izlemiştim, çok ünlü bir film değildi, sıradan bir TV filmiydi. Çok başarılı, despot bir iş kadını küçük bir kasaba ile problem yaşıyor ve oradan geçerken gördüğü sıradan kadınlara özeniyor. O sıra bir kaza yapıyor ve kendini o kadınlardan biri olarak buluyor. Üstelik kendi de o kadın olmuş. Bir bakıyor kendi ile bir hukuk mücadelesine girişiyor.Ve o basit kasaba kadını dişli bir kadın haline gelip kasabayı kurtarıyor. Üstelik kasaba bir renkleniyor, gelişiyor ki sayesinde. Kadınlar ayaklanıyor filan... Çok güzeldi o aklıma geldi...

7:45 AM

 
Blogger PEMBE GAZETE said...

This comment has been removed by the author.

9:58 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Hayatım seni öğlen okudum.:( ne yazayım bilemedim.
Daha doğrusu sen benim ne yazacağamı tahmin ederisn.:)
Damak tadı Gül böyle konularda su gibi akıtıyor sözleri. Ağzından bal damlıyor.
Ben...neyse sonunda,iyi olduğunu yazmışsın ya çok sevindim.:)
Ayrıca ben hiç günlere gitmem.Sevmedim o olayı.:(
Hiç klasik anlamda bir ev hanımı olmadım. Ne konken,ne gün.Benim oğlumda benden normal anneler gibi olsana diye şikayetçi. Çalışmadan da mutlu olunur. Ben hep kendimi geliştirmeye uğraştım kısaca. (yürüyüşler de yaptım,o da yanlız keyifli gelir bana)
ev kadını,ev kadını deyip durmayın gıcık oloooruuuum.:P

bir iki güne kadar sana küçük bir sürpriz yapacağım inş.sevinirsin.:)

1:11 PM

 
Blogger PEMBE GAZETE said...

This comment has been removed by the author.

1:12 PM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkım, valla ben çalışmadığım dönemlerde ne ev kadınlığı yaptım, ne günler... Ben severim aslında. Ama sürekli de öyle yaşanmaz. İnsan kendini mutlaka geliştirmeli. O nedenle seni tebrik ederim. O süpriz ne çok merak ettim şimdi. İzmitle mi ilgili yoksam:-)

11:28 PM

 
Anonymous Anonymous said...

The different models of phones, while all capable of making calls, actually have very different features and capabilities for many different uses.
When it comes to connectivity, the T-Mobile G1
packs a real punch. Though it cannot offer you emailing, application downloading, etc.


my homepage: samsung galaxy s4

6:58 PM

 
Anonymous Anonymous said...

66Ghz Dual Core processor, 16GB of storage and a 12. Though fascination with this laptop
has not died, but some gaping negatives have been highlighted.
" Should you not mind an inferior screen however , you will not taking the laptop with you - we may advise something from the 14-inch range.

Review my webpage: samsung chromebook

10:29 AM

 

Post a Comment

<< Home