Wednesday, July 18, 2007

Olan bitenler...

* İnci Aral'ın Safran Sarı adlı kitabını okuyorum. Yazarın Türkçeyi kullanışı, ifade tarzı ve cümle oluşumları o kadar başarılı ki! Uzun süredir gelmeyen ilham nedeni ile ihmal ettiğim romanımın basitliğini gözüme sokuyor. Ama kadının yeteneği ve deneyimi muhteşem zaten. Çok beğendim, alın okuyun derim ben.

* Dün Harbiye'de bir işimiz vardı. Arabayı Taksime bırakıp metro ile gittik. Malum yakın yol ama trafik olabilir diye düşündük. Metrolar hala temiz ve düzenl. Şaşırdım ve sevindim. Moskovada çok daha kalabalıktı ve insanlar 80 li yılların belediye otobüslerindeki güruhları andırır biçimde itekleyerek, saygısızca biniyorlardı. Ama o metro durakları çok çok çok güzeldi ve temizdi... Ama bu hattaki metro çok başarılı bence, keşke tüm İstanbul bu şekilde metro ağı ile örülse.

*Harbiye, Osmanbey ne kalabalıktı. Sanırım biz çok izole yaşıyoruz. Site aşırı sakin, iş yeri öyle... Ses ve kalabalık bir de sıcak bizi mahvetti. Kalabalık karşısında büyük bir yabancılaşma yaşadığımı itiraf etmeliyim. Hoşuma gitmedi...

* İşimiz bitince Taksime döndük. İstiklal Caddesi de çok kalabalıktı ama Osmanbeydeki iş çıkışı ve alışveriş kalıntısı insanlarının gergin veya anlamsız suratlarından sonra eğlenmeye gelmiş, gerginliklerini atmış, genç, güler yüzlü insan suretlerini görmek beni yormadı. Kalabalık yine rahatsız etti ama gerilmedim bu sefer. Gençler ne kadar mutlu görülüyorlardı... Gençler için o kadar çok giyim mağazası vardı ki... Cıvıl cıvıl, renk renk ve genelde 34-36 beden için tasarlanmış görülen o giysileri görünce keşke genç olsaydım, hatta kendimin kızı olsaydım amma şanslı olurdum diye düşündüm. Annemi, yani beni kandırır ne kıyafetler alırdım...

* Taksimde güzel bir yere gittik. Daha önce de gitmiştik bir haftasonu. Benim o çok sevdiğim oymalı kakmalı eski taş binalardan birinde, bir cumbasına konmuş hoş bir masada mutluluk hormonu salgılatmasını dileyerek makarna türü bir şeyler yedik. Tortellini meraklısı ben 10 üzerinden 8 verdim. Hoş bir akşam oldu.

* Çok geç olmadan döndük, mutlu, huzurlu ve dingin. Ama iş sorunlarım arada aklıma gelip beni sinir etti. Yüzde yüz unutamıyorum. Arabada bir an aklıma geldi. Eşim de fark etmiş olacak ki ne düşünüyorsun diye sordu. Hem onu üzmemek, hem de o konunun açılmasını önlemek için hiç bir şey dedim. Yalandı. Üzgünüm sevgilim...

* Eve geldik, güzel bir kavun vardı, yarsı kalmıştı onu kestik. Tom Kerizin Dünyalar Savaşı filmini bir daha izldeik (daha önce çok bozuk bir versiyonunu izlemiştik.) Düzgün versiyonunu izleyince aslında filmi hiç izlemediğimizi veya anlamadığımızı veya o anlarda uyuduğumuzu fark ettik.

* Uyuduk uyandık. Aslında uyanmak değil sürünmek diyelim. Çok yorgun hissediyorum kendimi. Sabah uykuyu kahvaltıya tercih ettik. Tek güzel an arabada kitap okudum. Safran Sarıyı...

* Demin arkadaşım Wish ile iki sene önceki buhranlı günlerimiz aklımıza geldi. Kaç yıl olduğunu zor hesap ettik. Ne günlerdi... Bir gün o ben, bir gün ben onu arar ağlardık. Konuşmalarımız birer terapi gibi olurdu. Birbirimizi iyileştirmeye çalışırdık. Ama iyileşmenin tek yolu zamanın geçmesiydi... Şimdi o günleri gülerek anıyoruz. Acılar hep hatırlanır, ama şiddeti gün be gün azalır. (Kuğucuğum, sana yazdığım gibi)

* Allığım bitti almalıyım ama sadece Boyner de satılıyor. Offf... Ne büyük dert. Keşke tek derdim bu olsaydı.

* Bir kaç gün sonra Wishin düzenlediği şarap tadım gecesine, evine gideceğiz. Çok hoş olacak... Anlatırım size de... Uzuuuunnn zamandır şarap gecesi yapmıyorduk eşimle. Şarabın tadını bile unutmuş olabilirim. Şarap tadım günlerinde az az çeşitli şaraplar tadıp o şarabın ne hissettirdiğini anlatıyor herkes. Bir tanıdığımızın ürettiği şarapları tadacağız yarın. Çok güzel olduğunu duymuştum üretimlerinin.

* Hepiniz iyi ki varsınız. İçimden geldi bunu yazmak...

16 Comments:

Blogger KUGUU said...

Sen de iyi ki varsin aramizda RENKLERcgm. Gec geldin ama pir geldin canim:))

ps: katiliyorum tek derdin biten alligin olsun insallah:)

12:55 AM

 
Blogger [ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

Ne güzel anlatmışsın. Keşke ben de senin kızın olsaydım. Biz iki kafadar kardeş, annemizi, yani seni kandırıp, kıyafetler, çantalar, ayakkabılar alsaydık. Sonra izin alıp, arkadaşlarla eğlenmeye çıksaydık. Ve tek derdimiz bu olsaydı.:)))

Sen de iyi ki varsın. Ve biliyor musun, bu cümlenin neden içinden geldiğini, çok çok iyi anlıyorum.:)))

12:59 AM

 
Blogger parkeolog said...

Renklerciğim.. Ne kaar tatlı ve içtensin.. Bu yüzdenmiş içimin ısınışı sana..
Bir de haksızlık etme romanım basit falan diye! Harika gidiyosun ama meraktan çatlamak üzereyim, haberin olsun :)

3:09 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

:) :) :(

biz de seviyoruz çok seni.:)

vazgeçemiyorum blogdan.
acaba niye? :)

3:50 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, sağol:-)

Allık önemli birşey ama:-) Hadi şimdi yanık tenliyiz, ya bembeyaz olsaydım şu an?

4:28 AM

 
Blogger renkler said...

İnce Gülcüküm, Valla süper olurdu. Yalnız eğlenme kısmında orada duuurrr! Ben pirpirikli bir anneyimdir öyle iki kızı tek başına yollamam bir yere. Ben de gelirdim:-)

4:29 AM

 
Blogger renkler said...

Parkeologcuğum sağol canım. Roman için tüm ilhamım gitti biliyor musun? Buradaki yazılarım bile sanki özensizleşti. Kendimden hoşnutsuzum yazma konusunda. Bakalım ne olacak?

4:30 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkım, neden vazgeçeceksin ki, yazıyoruz, dertleşiyoruz işte... Kendine ait bir yerinin ve içten dostlarının olduğunu bilmek çok güzel aslında...

4:31 AM

 
Blogger Bir Derin Masalı said...

NE güzel vakit geçirmişsiniz. Kitabı da şarapları da merak ettim doğrusu :)) Öpüyorum...

4:48 AM

 
Blogger nimetin.blogspot.com said...

yahu tatilden geldim ilk iş bilgisayarin başına oturdum. önce mail grubum ANKAN ımın maillerini didikledim. bavullarimi bile açmamıştım. sonra blog sayfalarını kurcaladim. takılıyor insanın aklına:)) her ne kadar işyerinde yasak olsa da blog sayfaları akşamları evde iki arada bir derede renkler ne yapmış, kuguu ne yapmış vs..... dolanıp çıkıyorum. pes vallahi:))
okudum yine maceralarını. fakat arabada bişey okuyabilmene gıpta ile baktım. zira ben arabada bişeye dikkatle bile bakamam hemen midem bulanır:(

nimet

9:44 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Hay Allah, işte ben de onu kasdettim ya zaten.
"İyi ki varsınız" demek istedim.:)

11:14 AM

 
Blogger Emre said...

Oh ne güzel bi sürü şey yapmışsınız ve iyiki sende varsın renklercim bizim burada konuştuklarımızda terapi gibi değilmi zaten:) hadi öperim seni.

1:33 PM

 
Blogger renkler said...

Handeciğim kitap okumak benim için ciddi bir terapi oluyor. O an hiçbirşey düşünmüyorum. Türk yazarların kitaplarını daha çok seviyorum. Sonuçta kendi dilimizi kullanıyorlar. Diğerleri ise tercüme oluyor ve klalitesi tercümanın debi yeteneğine kalıyor.

10:37 PM

 
Blogger renkler said...

Nimetçiğim, ben arabada kitap okumaya bayılırım çocukluğumdan beri. Miğdem filan da hiç bulanmaz. Bazen de dışarı bakıp hayal kurmayı severim:-)

10:38 PM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkım, iyi ki varız valla...

10:39 PM

 
Blogger renkler said...

Emreciğim, çok haklısın. Burası olmasa bazı şeyleri daha zor atlatırdım gibi geliyor. Yazmak da bir çeşit terapidir zaten...

10:39 PM

 

Post a Comment

<< Home