Wednesday, January 23, 2008

Küçük kızın düşündürdükleri...

Bu sabah asansöre bindiğimizde bir baba kız vardı. Kız beş yaşlasrında, belli ki anaokuluna gidiyor ve her sabahki gibi babası onu bırakacak... Pembişler giymiş, şirin bir kız. Neyse o sıra babası ile konuşuyorlar. Kız babasına bakıp aynen şu soruyu sordu: "baba, gerçekten dünyamızda kötüler var mı?" Hepimiz güldük bu soruya:) Babası "hem de çok var kızım" dedi. Sonra kısa asansör yolculuğumuz bitti ve gülerek indik.

Kötüler olmaz mı küçük kız? İyiler var mı diye sorsan daha iyi olurdu. Aslında salt iyilik ve salt kötülük olmaz denir. Salt iyiliğin olmadığına ben de katılıyorum. Hangimiz çok iyi olduğumuzu iddia edebiliriz ki. Az da olsa hatalarımız olmuştur. Ama kendi adıma konuşayım, en azından insanları incitmemeye çalışırım. Kırdıklarım oldu, bunu biliyorum ama insanlık hali... Salt kötülüğün ise olduğuna inanıyorum. Hayatında iyi tek bir parçaya sahip olamayan o kadar çok insan var ki! Minik çocuklara eziyet ve cinsel taciz yapan, insan öldüren, işkence yapan bir insanın yüreğinde minicik de olsa iyilik kırıntısı olması mümkün mü? Eski bir Afrika generali mi ne küçük çocukları kurban edip kalplerini çiğ çiğ yediklerini itiraf etmiş. Şimdi papaz diye geçinen bu adamın içerisinde iyilik barındırdığını kim söyleyebilir?

Neyse, küçük kızın sorusu üzerine arabada eşimle bunları konuştuk. Sonra o kızın o kadar erken bir saatte hayata başlamasını... Yani o yaşta, hatta daha küçük yaşta çocuklar okullara gitmek üzere çıkıyorlar! Düşünün, önlerinde koca bir hayat var koşturarak geçirilecek ve bu bebeler daha şimdiden o akışın içerisine giriyorlar. İçim burkuldu bunu düşününce. Tıpkı cumartesi günü oğluşu dershaneye bırakıp onun kapıdan girişini arabadan seyrederken içimin burulduğu gibi... Tüm hafta erken kalkıp okula gittiği yetmiyormuş gibi haftasonları da dershane kapılarına koşturan bu çocuklar ileride sağlıklı bir hayatı yaşayabilecekler mi acaba. Yoksa hayatları boyunca izleri kaybolmayacak irili ufaklı travmalara sebep olacak mı?

Arabada giderken bunları konuşmakla da kalmayıp eğitim sistemini tartıştık, ülkeyi kurtardık anlayacağınız...

Çocukluklarını yaşayamayan çocuklarımız aslında çok güçlüler. Onlar bu hayata adapte oluvermişler. Belki de anaokulundan beri bu hayatın içinde yer aldıkları için. Ee, hayat bu. Ama çok acımasızca değil mi? Hayat acımasız, insanlar kötü! İşte böyle küçük kız:)

22 Comments:

Blogger Muhabbet Çiçeği said...

Canım doğru söylüyorsun. Hayatta kötüler o kadar çok ki. Bende hayatta hep kırmamaya, üzmemeye çalışırım. Ama onlar çoğu zaman beni incitir, kırarlar. Hayat bu işte. Bazen herkesi kendimiz gibi zannettiğimiz için hayal kırıklığına uğruyoruz. Bazen bende çocuklara öyle acıyorum ki. Dediğin gibi küçücük yaşta başlıyorlar maratona. Çocukluklarını tam anlamıyla yaşayamadan. Bu hayat böyle birşey işte. Bu hayata bir çocuk vermek biel düşündürüyor beni bazen. Böylesi bir dünyada...

11:45 PM

 
Blogger renkler said...

Muhabetçiğim, Ben de çok hayal kırıklığına uğramışımdır. Şu an çok fazla insan ile irtibatım yok, az insan öz insan olsun hayatımda. O zaman daha az acı çekiyorsun. Çocuklar için zor olsa da çocuğunun olması çok güzel. Belki o çok mutlu olacak? Bilemezsin ki...

11:58 PM

 
Anonymous Anonymous said...

Evet maalesef hayat bu...Ama çocuklar da çocukluklarını yaşamalı. Hala bunu savunuyorum. Çocuklar kreşe gitmesinler mi gitsinler ama eğitim biraz daha hafif olsun. Ne öyle o ilkokula giden çocukların sırtalrındaki bavul gibi çantalar. Artık o kadar ağır ki okul çantalarının çek çeklileri çıkmış.Şok oldum görünce...Anne olmak ömür boyu vicdan azabı çekmektir demişti birisi. Anlamamıştım o zaman. Anne olunca anladım. Çocuğunu kreşe gönderdiğinde, yemek yiyemediğinde, her problemde kendini şöyle bir yokluyoesun ben mi suçluyum diye. Ve genelde Derin oynarken, yemek yerken acaba iyi bir anne-bab mıyız, bu dünyaya çocuk getirmekle ona haksızlık mı ettik diye düşünmeden edemiyorum. Sonuçta dünyaya gelmeyi çocuklar istemiyor. Anne-babaların çocuk isteklerini tatmin etmek amacıyla doğuyorlar. Ve kendi istemedikleri bu seçim için hayat koşullarıyla en çetin şartlarda savaşıyorlar. Offf offf bunaldım yaaa...Öpüyorum...

1:37 AM

 
Blogger [ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

Çocukların ufacıktan bu kadar hırpalanması elbette kötü. Ama ben bir de iyi yanından bakalım derim. Hani bizim gibi, bu hengamenin içinde, birden bire bulmayacaklar kendilerini. Zaten o kargaşayla büyümüş olacaklar.

Ah be kızım, ah be pembişli kuzu. Umarım o kötülerle hiç karşılaşmazsın. Ve senin gibi tatlı kuzular hep iyi insanlarla karşılaşır.

Bir de bu kız çocuğunun sana kız bebek düşündüreceğini tahmin etmiştim yazının başında. Sen tutup dünyayı kurtarmışsın be canım.:))

2:25 AM

 
Blogger anemon said...

o yasta bir kızn onu sormasıda çok ilginç düşünün işte çocularda kaç yaşlarında baslıyorlar hayatla ve kötülüklerle uğrasmaya

benimde öyledir kimseyi incitmemey calıstım farkında olmadan incittiklerim de olmuştur bilinçli hiç bir sekilde yapmadım yapamam ve böyle yapabilen insanların insan oldukarına inanasım gelmiyor nasıl bir icdan vardır
helede çocuklara kötülük yapabilenlere
oğlusun sınıfında bir çocuk far sorıunlu cok ta zarar veriyor ceverisne benim yanımda öğretme,n ona bağırmasınıa bile kahroldum neden olsun niye böyle bir yasamın içinde olsun bu çocuk diye

ama etrafta senin benim çocuğumun kötülüğünü basarısızlığını isteyebilecek okadar çok insan müsfettesi var kii

2:32 AM

 
Blogger uykucu said...

bizim en büyük hatamız çocuklarımızı kötülükten uzak el bebek gül bebek büyütmemiz acaba azıcık kötünün ne olduğunu öğretecek şekilde dövsekmi?hayata hazırlamak adına. şaka bir yanada hakikaten kötünün ne olduğunu bilmeyen çocuklarımız arada öyle kötülerle karşılaşınca ne yapacaklar ben ondan korkuyorum .en basit örnek;kreşte kendisine vuran tüküren arkadaşının yaptığını bile oyun olarak algılayıp gülen, vursun tükürsün diye onun yanına giden bir oğlum var, geleceğinden çok korkuyorum..erkenden kreşe gitmeleri bir derecede şimdi 5 yaşında okula göndermeye çalışıyorlar...

3:14 AM

 
Blogger renkler said...

Handeciğim, aynı endişeleri ben de yaşıyorum... İlkokulda ve ileri yıllarda öyle gereksiz bilgiler ile dolduruluyorlar ki! Amerikalı çocuklar ilkokulunda ancak çarpım tablusunu oyunlar ile öğrenirken bizimkiler denklem çözüyor. Çözüyor da ne oluyor? Sanki hepimiz alim olduk!

3:29 AM

 
Blogger renkler said...

İncecik gülcüm, yok kız bebek aklıma gelmedi ama hala düşünüyorum. Yine düşünmeye başladık. Ama sonra korkuyoruz. Offf... İstiyorum sanırsam:)

3:38 AM

 
Blogger renkler said...

Civcivciğim, kesinlikle. Çocuğumun başarısını kıskanan, başarısızlığı ile mtlu olan bir sürü insan var. İşte de öyle, ayağını kaydırmaya çalışanlar, kıskananlar... Evde olunca yine daha izole bir yaşamın oluyor. İş hayatı bütünüyle kirli! Kötüler ile dolu!

3:39 AM

 
Blogger renkler said...

Figenciğim, yerim senin tatlı oğluşunu. Yazık bebişime. E çocuklarımız da bize çekiyorlar!

3:40 AM

 
Blogger Alphecca said...

Belki de ağaç yaşken eğiliyordur Renkler ?
Biz sakin çocukluktan, hızlı ebeveynliğe adapte olan ara süreç olduğumuz için bu kadar düşünüyoruz belki de !!!!!!

3:42 AM

 
Blogger HAYAT said...

küçük bir soru bile insanları nerelere götürüyor .
bazen öyle bi şey oluyor ki iyi insanlar varmış diyebiliyoruz.
kötü insanlardan hep uzak durmaya çalıştım onlar yanlış düşünselerde benim hakkımda doğru olan buydu ama yinede insan karşılaşıyor işte yavrularınızın önünde upuzun yol var bizim geçtiğimiz yollardan onlarda geçicek aynı şeyleri bizim annelerimizde düşündü hep çok hoş bir slayt gösterisi var elimde bu yazına uygun umarım koyabilirim siteye .

4:22 AM

 
Blogger Unknown said...

Çocuklarımız başka hayatı bilmedikleri için düzene alışıyorlar sanırım,şimdi seni okurken düşündüm ben hiç dersaneye yollamasam son senesi gitse olmaz mı diye!?

6:12 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Çocuk gibi, belki de haklısın. Ama biraz da ortası bulunmalı. Bu çok fazla... Bizim hayatımız da çok durgun sayılmazdı ama ilkokul bitiminde kolej sınavlarına çalışmıştık harıl harıl. Ama şimdi ile karşılaştırılamaz!

6:34 AM

 
Blogger renkler said...

Hislerciğim, ben de herkes ile konuşmuyorum özel hayatımda. Tabi iş hayatında durum farklı oluyor. Ama bana zararı olan bir kişiyi hayatıma sokmuyorum, varsa da çıkartıyorum. Kim ne düşünürse düşünsün...

6:36 AM

 
Blogger renkler said...

Elçinciğim, ben bu sene yollamayı hiç düşünmüyordum ama geri kalmasın, teste filan alışsın diye yolladım. İnsan zamanı gelmeden çok farklı düşünüyor ama yaşayınca farklı oluyor.

6:37 AM

 
Blogger sofi said...

Renklercim, çocukların durumuna bende takmış durumdayım ve daha doğmamış torunlarım içi endişe içindeyim, şimdiden çalışan insan moduna girmiş durumdalar ve söylediğin gibi bu durum onlarda onarılmaz travmalara yol açacak gibime geliyor, hayırlısı ne diyeyim, üzülüyorum. Sevgiler...

10:15 AM

 
Blogger Mutluveumutlu said...

Renklercim bende sabahın köründe kreş, okul servisi bekleyen küçük bir çocuk gördüğümde bunları uzun uzun düşünürüm. Birde her okulların açıldığı ilk gün 1. sınıfları düşünürüm, derim başladı işte koşturmaca artık durmak yok. Düşün düşün bitmiyor ki...

10:39 PM

 
Blogger böğürtlengözün annesi said...

Şimdiki çocukların hayata erken başlaması konusunda o kadar haklısın ki. Ben oğlumu 52 günlükkenden beri benimle kaldırıp 5 sene babannesine veya ananesine , sonra okula taşımaya başladım. Bebekken sabah onu yolda götürdüğümü görenler ;
- Ooo küçük memurda işbaşı yapmış,kalkmış hazırlanmış diyorlardı.
O zamanlar ve özellikle artık sabah uykusunun tadına iyice varan oğluş için ananenin bize gelip kalması öyle güzel bir lükski, ama bu duruma (foşur foşur uyurken yataktan kaldırmadığım zamanlar) en çok sevinen benim. Tıpkı senin gibi içim burkulmadan , rahatça işime geliyorum böyle günlerde...

2:20 AM

 
Blogger renkler said...

Soficiğim, şu çocukları halledeyim, sonra torunları da düşünürüz:) Bizim torunlar 1 yaşında iken dershaneye başlar arık. Nasıl bir dünyaya doğru gidiyoruz anlamıyorum ki!

6:14 AM

 
Blogger renkler said...

Mutlucuğum, hayat boyu bitmiyor. Eşim de bana bu dershane olayı ne kadar sürecek diye sordu. Bi hesapladım 3 sene SBS için, 4 sene Üniversite için... 7 sene var! Adamın gözler faltaşı gibi açıldı:)

6:15 AM

 
Blogger renkler said...

Böğürtlen gözlücükümün annsei, çok acı birşey. Çalışan annelerin kaderi. Ama üzülme. Belki bizim çocuklar ayakları daha sıkı yere basan tipler olacaklar.

6:20 AM

 

Post a Comment

<< Home