Thursday, September 14, 2006

Baş Ağrısı ve Ben! Ayrılmaz ikili...



Hastaneden döndüm, ne yazık ki sinüzit değilmişim. Neden mi ne yazık ki? Ya daha kötü birşey varsa? Evet biraz paranoyak bir insan olabilirim ama bu benim hasta olmadığımı göstermez değil mi?

Neyse kısaca (kısaca olmayabilir, garanti veremem) anlatayım. KBB dokturuna gittim. Sevgili doktorum sürekli aynı soruları tekrar tekrar sordu ki bunu yaşına bağlıyorum ve kulak, burun ve boğazıma garip şeyler ile bir baktı. "Nezlen var mı" sorusunu 5. kez sormuştu ki cevabını bu sefer beklemeden sende sinüzit yok bence, ama yine de bir sinüs tomografisi çektirelim dedi. Biraz bekleyip makinenin altında (bazen içinde) hareketsiz durmam gerekti ki bu benim için misafirliğe gidip de fazla pişmemiş bir eti yemek zorunda kalmak gibi bişeydir. Hani kıpır kıpır yatan tiplerdenimdir. Neyse sağlık bu, sık canını dedim ve dayandım. Allahtan uzun sürmedi... Sonuçlara sevgili doktorcuğumla bir baktık. Sinüsleriniz açık, harika durumda dedi. Bu kadar güzel sinüslere sahip olmak beni çok mutlu etmedi aslında ve hemen "beyin tümörü olabilir mi? diye sordum. Adam içinden tövbe çekmiştir ama bana sabırla baş ağrılarının %99 unun sizinrsel gerilimlerden ve migrenden olduğunu, %1 tümör olabileceğini (Allah korusun) anlattı. Doktor soğukkanlılığı ile nörolajiye gitmelisiniz, belki beyin tomografisi isterler dedi. Ki ben gitmedim... Ama gideceğim!!! Öyle bakmayın gideceğim canım!

Hastaneden çıkıp sevgili işyerime geldim. Burada beni 50 adet mail, bir sürü faks, aranmayı bekleyenler listesi ve "sende migren var" diyerek teşhisini koymuş sevgili iş arkadaşım Wish beklemekteydi. Hepsi ile ilgilendim ve evime doğru gitmek için dışarı attım kendimi. Aşkımla evimize vardığımızda dünkü bisiklet ağıtlarının zavallı dinleyicisi olan annemi bunalmış bir şekilde kapıda buldum. Bisikleti indirememişler ama evde, koridorda dolaşmış, duvarlar lastik izi ile dolu! O sakin annemi bile çıldırtmış ki kadıncağız biraz bağır, kız demekteydi.(sanki kendi bağırabilir değerli torununa da beni kullanıyor) Fakat 2 aydır sinirleri alınmış bir şekilde gezen benim buna niyetim yoktu. Onun yerine dışarıdan geldiğinde bak oğlum, bu şekilde davranma, duvarlara yazık değil mi, şimdi bunları biz temizleyeceğiz, aneneanneyi üzme vs konferansı verdim. Çocuklar onları karşılarına alıp büyük bir insanlarmış gibi konuşunca yumuşuyorlar. Bizden özür diledi ama biraz huysuzlanmadı diyemem...

Bu arada eşimin bisikleti kapı önünde bisikletlere ayrılmış yerde duruyordu iki gündür. Tabiki çalınmış! Kilit almadan koymayalım demiştim ama dinlenmemiştim. "Ben sana demiştim" demeyi sevmem... bana denilmesini ise hiç mi hiç sevmem, sanki o an dense ne olacak, neye yarıyacak daha çok üzüp sinir etmekten başka. O nedenele sustum. Yalnız bu noktada beni huzursuz eden durum buranın son derece güvenlikli bir site olması ve sözde insanlar da hep belli bir kültüre sahip. Kim komşusunun bisikletini çalar ki? Amannn cana zarar gelmesin de...

Akşam bir sürü maç izledik, aynı anda kitabımı okudum. Annem de bu sıralar kitap okumaya daldı, sanki yarış yapıyoruz. Daha dün verdiğim tüm kitapları bitirdiğini ve yeni kitap istediğini söyledi. Başucumda duran Füreya isimli kitabı verdim. Sevindi çünkü Füreya'yı sever. Efendim, rahmetli babam ağaçtan heykeller yapardı, bir seferinde eserleri Füreya'nınkiler ile beraber sergilenmişti. O zaman gencecik babam için bu çok gurur verici bir durumdu taktir edersiniz.

Bu sabah işe bir geldim, bir sürü yapacak iş beni bekliyordu! bir iki dakika ancak nefes alabiliyorum ve bu dakikalarımı gevezelik yaparak değerlendiriyorum. Ama arkadaşlar işler bizi bekler değil mi?

Bu günün en güzel yanı ne biliyor msunuz? Cuma olması:-)

Renkli kalın...

0 Comments:

Post a Comment

<< Home