Wednesday, September 20, 2006

Herkez bunalımda mı ne?

Sevgili dostlar,

Bu sıralar işlerim gerçekten ekstra yoğun ve stresli. Yeni alınmış ve alınmakta olan büyük işler var ve bunlar ile iligli bir sürü sorun var. Hayır, bunlar ile ilgili belirsizlikler olmasa, insanlar karar verebilseler, ne yapacağımız belli olsa iş çok olsun oturup yaparım sorun değil. Ama herşeyde bir problem var, işler bir türlü hallolmuyor çünkü nedense bir şeye karar vermeleri mümkün değil. İnsanlar neden pratik olamıyor, Allah insana aklı kullanması için vermiş ama nedense bundan faydalanmamakta inat edenler var. Bir sürü yerden bir sürü cevap bekliyorum, kendi işleri uzuyor ama bir türlü toplanıp bir karar veremiyorlar. İşler uzuyor da uzuyor, beni boğuyor...

Neyse dün böyle sıkıntılı bir sabahtan sonra sevgili arkadaşım Wish'i kandırıp yemeğe çıktık. Onun da morali sıfırdı. Hem işyerinde olanlar, hem de özel hayatındaki sıkıntılar ile bunalmış durumdaydı. Hayatında şu an biri yok ve en çok istediği şey bir bebeğinin olması. Daha önceki evliliğinde çocuğu olmadı, 5 yıl bir yabancı ile beraber oldu, haftasonları ve tatillerde birbirlerinin ülkelerine uçtular ama sonuçta birbirinden uzak kalan her çiftin başına geldiği gibi ayrıldılar. Üstelik Wish için çok acı bir şekilde... Evleneceklerdi, çocuk da buraya gelip burada yaşayacaktı. Evlilik için gün bile alınmıştı. Biz de onu seviyorduk ve Wish ile komşu olmak, birbirimizin çocuklarına bakmak gibi hayaller kuruyorduk ki çocuk evlenmekten, buraya gelmekten vazgeçti. Offf... Bunun Wish için nasıl bir çöküntü olduğunu tahmin edersiniz. O yaz bizim için zor oldu. Ama tahmin ettiğimden çok daha çabuk kendine geldi. Ama bu sefer de sık sık bize sorduğu "ben ne olacağım" sorusunun eşlik ettiği yalnızlık sıkıntıları ve evlenemeyeceği paniği başladı.

Yani bu ruh haliyle iş sıkıntıları birleşince "biz ne olacağız" şeklinde dertleşerek kalorisi oldukça fazla ama bizi ancak kesen bir öğün yedik.

Öğleden sonra da onun yalancı doğumgünü kutlandı. Şimdi bu da ne diyeceksiniz ki bu da uzuuuun hikaye. Kısaca açıklayayım: Babası nüfus kağıdı çıkartırken ki bu ilkokula başlarken oluyor (bunu size sonra anlatacağım) doğum tarihini hatırlayamamış, atmış kafadan. Yani asıl doğduğu gün yazılmamış oraya. Fakat bizim şirkette doğum günleri düzenli kutlanır ama nüfus cüzdanındaki tarihe göre. Nedense hep aynı hata yapılır ve Wish'e hep bu tarihte pasta akesilir. Hep aynı konuşmalar yapılır sonra da... hatta Wish bir hazırlık olduğunu görmüş ama hiç üzerine alınmamış. Acaba kimin doğum günü diye düşünmüş yine.

Sıkıcı, boğucu bir iş gününden sonra güzel evime gidip rahatladım. Oğlum, eşim ve annem ile ile günün nasıl geçtiği hakkında konuştuk. Sevgili komşumun 3 yaşındaki küçük kızı geldi, benimkine hayran ve ona "minik" diyor. Çünkü oğlumu ona tanıştırırken bu benim minik oğlum diye bir espri yapmıştım. Adı minik kaldı! Oğlum da onu seviyor, bir kardeşi olsa sevecek mutlaka... neyse kızı mıncıkladım, iştahlı bir çocuk bulmuşken yedirdim içirdim...

Bugün tekrar işlere giriştim ama sizin için minik aralar veriyorum. Yazmak beni yatıştırıyor.

Renkli günler:-)

3 Comments:

Blogger KUGUU said...

Hani demissin ya bitirirken "ara verip yazmak beni yatistiriyor" ... iste blogger virusu seninde damarlarina girdi bile... hale birde komsuluklarin artmaya baslasin gor bak ne RENKLI olacak...
Kuguboynu:))

1:26 AM

 
Blogger renkler said...

Cidden öyle Kuğu,

Gün içerisinde birşey dikkatimi çekse hemen bloğum aklıma geliyor, bunu da yazayım diyorum. Sıkıntılı hayatın içerisine güzel anlar getiriyor:-) Bloğum okunsun okunmasın (okunmasını isterim tabi) burası benim olduğu için seviyorum.

Sevgiler:-)

1:48 AM

 
Blogger Unknown said...

Beni de yazmak hep yatıştırır:-)

3:58 AM

 

Post a Comment

<< Home