Thursday, September 21, 2006

İçinizdeki Çocuğu Yaşatın...



Üstte görülen resim sevgili Atamızın en sevdiğim resmidir. Onun bu kadar mutlu olduğu, yüzünün böylesine güldüğü, bu kadar sıcak bir resim beni de mutlandırır hep. Biraz önce küçük Ülkü'yü salladığı (çünkü o resim de var...) salıncakta içindeki çocuğu uyandırmış, huzur ve sevinçle sallanıyor... Kesinlikle bugünün deyimiyle "kameralara oynamıyor", rol yapmıyor, oy uğruna şirin görünmeye çalışmıyor. O aslında kendisi, küçük Ülkü'yü sevdiği kadar onunla zaman geçirmeyi, onu mutlu etmeyi de biliyor. Ülkü hanım geçen yıllarda yaptığı ropörtajlarda Atatürk öldüğü zaman kendini çok yalnız hissettiğini anlatmıştı. Oysa o zaman 5 yaşındaymış. O minicik çocukta bile bıraktığı etkiyi bir düşünün...

Annem sabah bize gelir gelmez gördüğü rüyasından bahsetti. Genelde rüyalara karşı hep kötümser bakan, pek hayra yormayan, o nedenle rüyalarımı kesinlikle anlatmaktan kaçındığım annemi "hayırdır" diyerek güleryüzle rüyasını anlatırken görmek beni şaşırttı. Rüyasında Atamızı görmüş. Onlara misafirliğe gelmiş. Anneannem de ona kahve yapmış. Sabah bu şekilde bir konuşmadan sonra bilgisayarımda sakladığım Onun bu en sevdiğim resmini hatırladım. Belki annemin onu rüyasında görmesi "Rahmet istiyor" anlamına geliyordur, Onu anmak istedim. O olmasa biz de olmayacaktık şimdi... Rahat uyusun...

Size renkli bir cuma günü diliyorum arkadaşlar... Zor bir gün beni bekler. Bu kadar yoğunluk içerisinde bir de oğlumun veli toplantısı var ve gitmeliyim. İnşallah zaman bulurum.

Renkli kalın:-)

3 Comments:

Blogger Unknown said...

Bana bıraktığın yorum sayesinde bu güzel sayfanı keşfetmiş oldum. İsmini göremediğim için nasıl hitap edeceğimi de bilemedim.
Bu aralar Latife'yi okuyorum. Etkileyici ve ilginç bir kitap. Atatürk'ün bu resmine orada da rastlamış, yüzündeki bu çocukça ifadeye takılı kalmıştım.

Annenin rüyasını kayınvalidem olsa çok iyi olarak yorumlardı. Rüyada büyük devlet adamlarını görmek büyük bir kısmet müjdelermiş. Hayırlı olsun.

Dilerim veli toplantısına aklın arkada kalmadan yetişebilirsin.

Sevgiler,
Pınar

4:04 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Pınarcığım,

Bana Renk diyebilirsin. Aslında adın ne önemi var değil mi:-)

Ben de Latifeyi okudum bir iki hafta önce. Aslında beğendim diyebilirim. Bloğumda onunla ilgili bir yorum yazmayı düşünüyorum. Senin yorumlarını da öğrenmek isterim...

Veli toplantısı için 20 dakikada çıktım çıktım yoksa burada kaldım demektir.

Renkli kal:-)

4:23 AM

 
Blogger Unknown said...

Latife'yi bitirmedim, ortalarındayım. Ancak bazı bölümlerde Atatürk'ün ne kadar baskın bir kişiliği olduğunu farkettim. Örneğin İzmir'in fethinden sonra Uşakizadeler'in evlerine konuk olup, evin sahibi Muhammer Bey ile aynı sofradayken ev sahipliğini kendisinin üstlenmesi gibi küçük ayrıntılar enteresan. Çok kudretli olduğu kesin. Kitabı bitirince sana yine yazarım.

4:34 AM

 

Post a Comment

<< Home