Sunday, September 24, 2006

Öylesine geçip gitmiş bir haftasonunun ardından...

Haftasonu ile ilgili hayallerim itiraf ediyorum ki çok farklıydı. Bir kere ev ile ilgilenmem gerekiyordu, iyi ve kapsamlı bir temizlik fena olmayacaktı, ailemle sevgi dolu bir akşam, romantik bir gece geçirilebilirdi... Ayrıca çeşit çeşit güzel yemekler yapacaktım vs. vs...

Neyse hayal ettiğim şeyler olmadı, bunlardan bahsedeceğim ama cuma öğleden sonrasına dönüp oradan başlamak istiyorum. Biliyorsunuz iş güç arasına bir veli toplantısı sığdırmam gerekmişti. Güç bela işlerden ayrılıp taksi çağırdım. Taksi gelmesi gerekenden 15 dakika geç kalıp aşağıya vardığında saat 15:00, yani toplantının başlangıç saatiydi ve yağmur çizelemekteydi. Bunun anlamı yolda trafiğin olacağıydı. Stresli ve telefon konuşmalarıyla dolu bir yolculuktan sonra yarım saat gecikmeyle okula vardım. Neyse kapıyı vurup geç kalmış bir öğrenci utangaçlığıyla arka sıralardan birine oturdum. Velilerin bir kısmı yoktu ki bence bu hoş değil. Günümüzde zaman yokluğunun ciddi bir sorun olduğunun farkındayım ama oğlumun ödevi için "hazine" kelimesi ile ilgili kurduğum cümle gibi:"bizim en değerli hazinemiz çocuklarımızdır" yani, onlar adına biraz zaman yaratmalı ve okullarını takip etmeliyiz diye düşünüyorum. Neyse, ilk toplantı olarak güzel şeyler konuşulup hoş kararlar alındı, sınıf annesi seçildi, öğretmenimizi daha iyi tanıdık. Tabi her ne kadar okullar, öğretmenler, veliler değişse de aslında her sınıfın profili aynıdır. Şöyle ki, her toplantıda olduğu gibi çok bilmiş, çok iddialı, sırf konuşmak için veya öğretmenin dikkatini çekmek için konuşan velilerimiz bu sınıfta da bulunmaktaydı. Tabi ben de konuştum ama önemli konularda ve çocuğumu övmek adına filan değil, genelimizi ilgilendiren konularda. Bazı veliler sessiz, bazıları sinirliydi (nedense...)

Toplantı bitince öğretmenimiz ile beş dakika konuşmayı talep ettim. Çünkü oğlum ile ilgili bilmesi gerekli bir konu vardı. Sevinerek kabul etti ve çok içten, sıcak bir sohbet yaptık. Çocuklar ile yakından ilgilenen sevecen bir insan. Oldukça da konuşkan. Biraz da kaynattık diyebilirim:-)

Sonra eve geldim, oğluşum beni bekliyor ve havadisleri merak ediyordu. Onunla sohbet ettik, tabi benden alacağı bilgileri alıp kendini dışarı oyuna attı. ben de madem erken geldim, yemek yapayım dedim. Tüm dışardaki aile fertleri eve geldi, yemeğimizi yedik, hepimizin beraber izleyeceği bir film seçmek istedik ki bu zordu. Ben korku filmi meraklısıyım, annem komedi filan, eşim bana uyar sağolsun, oğlum ise kimseye uymaz! Sonunda Kayıp Balık Nemoyu kimbilir kaçıncı kez izledik... Gerçi annem izlememişti ve oğlum da bunu kullandı, sevgili anneannesini çok düşünür:-)

Gelelim şu planlarımla alakası olmayan haftasonuna. Cumartesi büyük bir mutlulukla kalıkıp hoş bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltıdan sonra yapacaklarımı planlamıştım ama benim hayatımda büyük sorun yaratan bir insan yine problem yarattı ve hepimizin ama başta benim sinirlerim allak bullak oldu. Hayatımda o insan olmasa (gerçi hayatımda değil ama hayatımıza etki eden biri diyelim) ne mutlu olurdum. Çocuğum ve benim moralimiz alt üst oldu. Bu tip üzücü krizler yaşadığımda o günüm de yokolur. Aslında moralimi düzeltir ve kendime çabuk gelirim ama vücut olarak kendimi toparlamam zordur. Stres vücudumuzu nasıl etkiliyor biliyor musunuz? O gün başımı yataktan alamadım. 3 saat uyudum. Salonun kanepesine büzülüp uyurken oğlumun Jetix'de izlediği korkunç çizgi film sesleri ile hem de... Ama canım oğlumun arada bir gelip beni öptüğünü hissetmek çok güzel bir duyguydu. Eşimin de desteği çok rahatlatıcıydı...

Cumartesi akşamı uzun bir zamandır iadei ziyaret yapamadığımız bir komşumuza gitmek istiyorduk, o da olmadı benim halimden. Temizlik kaldı, yemek de yapamadım ama sevgili eşim beni düşünüp sevdiğim şeyleri alıp gelmiş, geç vakit onları yedik. Oğlum anneannesine gitti, biz de başbaşa Survivor'ı izledik. Bu yarışmayı izlerken neden biz kendi aramızda anlaşamıyoruz diye sormadan edemedim. Türk grubundakiler neden birbirlerini yemeyi bırakıp ta yarışmanın amacına göre hareket etmiyorlar ki!

Pazar günü ben oruçtum ama ailenin oruç tutmayan fertlerine branch hazırladım. gerçi herkezin kendine gelip masaya oturması onbiri buldu. Ondan sonra benim tüm günümü karartan baş ağrım başladı. Yine yataktan kalkamadım. Oruç olduğum için ağrı kesici de alamadım. ne gündü ama. Eşim ve annem bana güzel bir iftar yemeği hazırladılar ki kendimde olsaydım size bu sofranın resmini çekerdim. Başım geçtiğinde saat ondu ve ben uyumak için yatağa girmek üzereydim, oturacak halim yoktu.

Eee, neye niyet neye kısmet. Aslında hayatta çok plan program yapmamalı. Çünkü kader bazen oyun oynamayı sever...

Sevgili arkadaşlar, güzel, sağlıklı ve huzurlu bir Ramazan geçirmenizi dilerim, bunu hakediyoruz:-)

Renkli günler:-)

0 Comments:

Post a Comment

<< Home