Sunday, October 15, 2006

1) Mahmutbey diye bir yer var mı? 2) Alışveriş manyaklığı...

Güzel mi bilmem, ama koşturmcalı, bol uykulu, kalabalık bir haftasonunda sonra geldik yine pazartesine... Haftasonunuz nasıl geçti? Umarım güzel ve dinlenmiş geçmiştir. Keza benimki çok yorucu geçti.

Cuma akşamından bahsedeyim. Sevgili eşim beni herzamanki gibi işten aldı ve yola çıktık. Her zamanki güzergahımızdan gidiyor ve cuma olmasının da verdiği keyifle sohbet ediyorduk. Birden bizim oraya doğru dönüş yapacağız, Aman Allahınm o da ne bir trafik, bir trafik. Hayır ağır aksak ilerlese ona da razıyım, tamamen durmuş! Neyse bir yarım saat bekledik ama yerimizden kıpırdamıyoruz. Eşimin cinleri tepesine çıkmaya başladı. O trafikte durmaktansa, açık yola çıkıp İzmit üzerinden eve dönmeyi tercih eder! Öbür katılımdan girelim diyerek yan açık yola fırladı. İyi de öbür katılım diye birşey yok ki! Olduğunu iddia etti, ben de bir bildiği vardır diye düşündüm çünkü biraz yol özürlüyümdür. Aynı özür aslında eşimde de vardır ama bunu itiraf etmez! Neyse, gidiyoruz, gidiyoruz öbür katılım diye birşey yok. Evimizden epey uzaklaşıyorduk ve Tekstilkent kulelerine varmıştık! Oradan döndük, Mahmutbey oku vardı, hadi oraya girelim dedik ama bir yere varamadığımız gibi geldiğimiz yere dönük ve her tarafta sadece Mahmutbey oku vardı. Ama bence Mahmutbey diye biryer yoktu! Neyse sorup soruşturup ev yolunu ve ilgili oku bulduk ama o da ne, bir başka çıldırtıcı kalabalığa daha yakalanmışız! O diğerinden de berbat. Diğer boş yol ise tahmin edersiniz ki Mahmut beye gidiyordu! Bir iki araba oraya dönerken "Oraya boşuna gitmeyin, Mahmutbey diye bir yer yokkkkk" diye bağımak istedim onlara... O anda bulunduğunuz yer neresi diye sormayın çünkü hiçbir bilgimiz yok, sadece bekliyoruz... İnsanların siniri zıplamış, herkes birbiri ile kavga ediyor! O sıra saat sekizi geçiyor ve biz altıda yola çıkmış durumdayız! Üstelik normalde eve 15-20 dakikada gidiyoruz. Eşim yine çıldırıp bir sokaktan üst yola, bilinmedik yerler edoğru kendini (daha doğrusu arabayı) attı. Sonra ne oldu bilmiyorum çok basit bir şekilde Praktiker'e ulaştık. AAAA, ne yakınmış, iyi de o kadar insan neden orada bekliyordu bu açık yol varken filan dedik. Sanırım o yolu kimse bilmiyor ve biz de bir daha bulamayız. Neyse Praktikerden evimize biraz var, orada da trafik olur diye korktum ve hemen burada inelim dedim. İndik ve birşeyler yedik. Neyse ki orada Lunch Box mı ne var ki fena değildir. Açlıktan ölmüştüm o ana dek. Bu sıra dışarıda yemekte epey zorlanıyorum çünkü et ve tavuk yiyemiyorum ve salt sebze yemeği bulmak neredeyse imkansız. Neyse ki Akdeniz Lokumu vardı ki bayılırım, hemen siparişi verdik. Neyse lafı uzatmayayım saat dokuzu gemiş bir saatte eve vardık. Annem zaten ikidebir arayıp nerede kaldınız gelin artık diyerek bizi rahat bırakmamıştı. Biz de trafikteyiz diyorduk ama 20 dakikalık yolu 3 saatte getirecek bir trafiği annem tahayyül edemiyordu tabi. Sanki çocuğu Ona satıp eğlenip gelmişiz gibi bir rahatsızlık içine girdim ben de... Neyse, annem bişi demedi tabi ama içinden neler geçirmiştir.

Cuma günü akşam 11 de bayılmışım. Eşim ise dörde kadar Ceviz Kabuğunu izlemiş. Şu Fransız yasası ile ilgili... Ertesi gün biraz anlattı. O adamı zaten beğeniyordum, iyice taktir ettim.

Cumartesi oruç olmayan ev ahalisi için (yani ben hariç herkes) için kahvaltı hazırladım ve saat dokuz gibi marketten ekmek, gazete vs sipariş ettim. Ama bekle bekle ekmek yok. Üç kere aradım, her seferinde şimdi çıkacak diyor! 10.30 da ekmek geldi inanabiliyor musunuz! Müşteri işte böyle kaybedilir. Artık bu sormsuzluklardan bıktım usandım. Bu işi yapamayacaksan hiç başlama... Neyse komşum kızı ile kahveye geldiğinde daha biz ekmek bekliyorduk. Kahvaltı edilmediğini görüp birazdan gelirim dedi. Sonra annemin de katılımı ile kahve faslında biraz sohbet edildi, keyif yaşandı.

Veeeee, o günün devamında sadece ve sadece alışveriş yaptık! Aklımıza koymuştuk, kışa hazırlık yapmak için outletleri bir gezelim diye. Vakko'nun indirim mağazasına gittik. Sadece döküntüler vardı ve kaliteden de uzak diyebileceğim şeyler indirim denilen şeye rağmen çok pahalıydı. İndirimsiz 1200 YTL ye etek ceket vardı, 500 YTL ye inmiş, hiç bir özelliği yoktu. İnsanlar gidip buna 1200 YTL vermiş mi yani zamanında! Oha!

Hiç birşey almadan çıktık, Hemen Galeria'ya gidelim boşver outlet'leri dedim. Birçok insan güzel parçalar bulmayı başarıyor ama benim böyle bir yetenek ve şansım yok. YKM ye gidip Ebru Şallı'ya bir sürü para kazandırdık. Word Kartın YKM için bir kampanyası var, 150 milyona 25'er milyonluk iki çek veriyor, bir başka şey alırsan 25 milyon indirim sağlıyor. Biz de eşime ve bana takım halinde parçalar aldığımız için bir sürü çek oldu. Ama Tanrım hesaplar öyle karıştı ki sonrasında, çeki kullanacak başka birşey alıyorsun, bir de ona çek veriyor! Çekler bitmiyor... İyi pazarlama tekniği. Ama bir sürü bedava parça da almadık değil bu şekilde. Kasadaki kızlar bu uygulamadan dolayı bayılmıştı ve beyinleri dönmüştü. O nedenle öğle yemeği de dahil 5 saat boyunca alışveriş yapmış olduk ki bunun yarısı kasa başındaydı. Ama cidden ihtiyacımız olan şeyler aldık.

Bu arada daha önce anlattım mı bilmem ama 80 yıllar geri gelmiş modada kızlar! Taytlar, tunikler, tunik üzerine takılan kalın kemerler... Keşek 80'li yıllarda aldığım bu tip kıyafetleri atmasaydım. Gerçi nasıl sığacaktım içlerine o da ayrı soru...

Eve vardık, birşeyler yedik, TV izledik, uyuduk, kalktık... Neyse pazar günü tipik bir pazar günüydü, temizlik, çocuğun derslerini takip, yemek yapma... Yemek dedim de pazar günü yaptığım yemek herkesin ağızını sulandıran bir yemekti: Mantı. Annemden öğrendiğim mantıyı yıllardır yaparım. Eşim mantıyı çok sevmese de benimkine bayılır (ya da bana öyle diyo), oğlum ise ne yemek istersin diye sorarsan hep mantı ve profiterol der. O nedenle ben de ona çok sık sormam:-) Annemi arayıp mantı yapacağım, yardımmmm!!! diye bağırdım. Annem gelirim dedi, 2 saat sonra ben son pazıdayken geldi sağolsun. Annem daha büyük büyük yapar, bense özenip minicik yaparım. O nedenle bunlar ne böyle minicik diye beni haşladı, biraz yardım etti, sonra sıkıldım, sigara içeceğim diyerekten içeri kaçtı. Neyse akşam mantıyı suya attım ama tabaklara koyarken çok az geldi gözüme. O kadar da yapmıştım. Annem de içeride pantalon paçası dikiyor. Neyse yemeği yedik ki az olduğu için tadı damağımızda kalmıştı. Annem biraz sonra bağıdı, bu mantıları burada unutmuşsun diye. Sehpanın üzerine yaydığım bir bölümünü unutmuşum! İyi de annem iki saat orada dikiş yaptı ve önündeki sehpada duruyordu bunlar. Hepimiz uyuklamışız anlaşılan. Neyse hiç olmazsa çok ağır olmadı, fazlasını yememiş olduk diye kendimizi teselli ettik. Mantı yemiş ama buna rağmen hafif bir biçimde sofradan kalktık:-)

Gün ve dolayısı ile haftasonu böylece bitti işte...

Size renkli bir hafta dilerim:-)

16 Comments:

Blogger renkler said...

This comment has been removed by a blog administrator.

3:23 AM

 
Blogger EBRU said...

Yeni cicilerin hayırlı olsun.Güle güle giy. Mantıları okuyunca nefsim çekti valla ellerine sağlık.

3:41 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Ebru,

Valla Ramazan Ramazan kusura bakmayın:-)

3:44 AM

 
Blogger Banu said...

Merhaba renkler;
Trafik sıkışıklığını okuyunca tüylerim diken diken oldu. Yazık size valla. Ben Ankara'da trafik sıkıntısı yaşardım ama yine de İstanbul kadar değildir tabi. Şimdi Mersin'de yaşıyorum. Evden çıktığımın 7-8. dakikasında işyerimde oluyorum. Yani akşam da 5'i 15-20 dakika geçe evime dönmüş oluyorum. Size (İstanbul'da yaşayanlara) ekstra yol kaybı için bişeyler bulmalılar. Zaman kaybının yanında bir de sinir bozukluğu ve belki kavga hiç çekilmez.

4:03 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Banu,

Benim de çocukluğum İstanbul'da geçmedi. Okullarıma hep yürüyerek gittim, geldim. Servis nedir bilmezdim. Şimdi çocuklarımız sabahın köründe yola çıkıyor, uyuklayarak okula gidip geliyorlar.

İstanbulun trafiği en sakin insanı bile çıldırtır...

4:13 AM

 
Blogger cenebaz said...

Mantı mı? Mımmmm, canım çekti valla. Ama şimdi sarmısaklı yoğurt yüzünden bizimkiler haftaiçi yemezler,malum okul,iş. Haftasonuna kadar beklemem lazım.Ay, cuma olsun artık ya:)

4:32 AM

 
Blogger renkler said...

Çenebazcığım,

Haftasonu mutlaka yap, harika bir tat valla şu mantı... Üstelik ne demişler? Erkeğin kalbine giden yol miğdeden geçer:-) Benim iki adamın kalbine manti ile gittim dün:-)

4:37 AM

 
Blogger zeyno said...

Ben yine de dışarıda kalan mantılara üzüldüm, zira tadı damağında kalınca daha kötü hisseder insan sanki..
Cicilerinizi de güle güle kullanın....

4:53 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Zeyno,

Mantıları buzdolabınma koydum, akşam oğluşuma yapacağım, bize de düşebilir tabi:-) Cicilerimi kullanmak için sabırsızlanıyorum, zira havaların biraz soğuması gerek:-)

5:03 AM

 
Blogger Damak Tadı said...

This comment has been removed by a blog administrator.

5:35 AM

 
Blogger Damak Tadı said...

Sevgili RENK'LER
Öncelikle trafikte geçen saatlerinize çok üzüldüm.Nedir bu insanların boşuna zaman kaıypları ve sinir harpleri,üstelik sinirden zıp zıp zıplayan tansiyonları.))Neyseki sağsalim eve dönmüşünüz.Ne demek olduğunu yaşadığım için iyi bilirim.Yeni giysilerini iyi günlerde kullan..Mantılara da afiyetler olsun canım ellerinize sağlık..Sana ve ailene güzel bir hafta diliyorum..Sevgiyle kal..

5:40 AM

 
Blogger renkler said...

Teşekkürler Gülcüğüm, size de iyi haftalar:-)

6:08 AM

 
Blogger ceyda'nın tükkanı said...

Yıllarca o İstanbul trafiğinde canımız çıktı bizim de. Şimdi Ankara pek bir rahat geliyor bu yüzden:)) Yeni aldıklarınızı da güle güle giyin hiç bir şey de gözüm yok da şu kalan mantıları bize kargoyla gönderiversen:)))

6:17 AM

 
Blogger renkler said...

Ceydacığım, keşke hepinize mantı yapabilsem. Bir gün tekrar yapıp tarifi ile beraber burada yayınlarım. Yapması kolay değil ama imkansız da değil... Hepimiz becerikliyiz, yaparız... Ankara'ya canım teyzemin şehrine selamlar:-)

6:38 AM

 
Blogger OUR BEAUTIFUL HOUSE&GARDEN said...

Sevgili Renkler,
Haftasonu serüveninizi sonuna kadar okudum. Ben de büyük sehirde yasiyorum, ise gidis gelis saatleri trafige cikmamayi tercih ediyorum. Yeni kiyafetlerinizi güle güle giyin.
Sevgiler... Sonia.

11:18 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Wildrose,

Dün yağmur vardı akşam çıkışta, eşim feci trafik olduğunu söyleyince benim çalıştığım iş merkezine geri dönüp birşeyler yedik, bir iki alışveriş merkezine baktık öyle eve döndük. Ama hergün de bu olmaz ki. Yazın ne boştu yollar, şu bir kaç gündür berbat...

10:41 PM

 

Post a Comment

<< Home