Tuesday, November 07, 2006

Çalışmak mı, çalışmamak mı, işte bütün mesele bu...

Çalışan kadınların büyük bir ikilemde olduğunu ve aslında çalışmak istemediklerini tespit etmekteyim bir süredir... Çalışmak kadınların büyük bir çoğunluğuna mutsuzluk veriyor gibi. Gezdiğim bloglarda çalışmaktan yılmış, iş hayatının kargaşasından sıkılmış, izinlerinde evde olmaktan mutluluk duyan ama işe dönünce pazartesi sendromunu katlarca yaşayan, ev kadını olmaya can atan bir sürü kadın var.

Bu süreçte çalışan kadınları ana olarak üç gruba ayırıyorum:

1) Çalışmayı seven kadınlar.
a) Bu gruptakiler aşırı hırslıdır. Çalışmak dışında bir alternatif düşünemezler bile... Evli olmaları veya çocuklarının olması iş bağımlılıklarını engellemez. Geç vakitlere kadar mesai yapmak, cumartesi pazar çalışmak hatta bayramda bile işe gelmek başlıca özelliklerindendir. Misal bizim şirketteki bir kadın. Kadın gece gündüz burada. Anlamıyorum ki işler nasıl bitmiyor. En çok bunlaması gereken bizim departman ama organizasyonumuz çok iyi ve çoğunlukla mesaiye kalmadan işleri tüketiyoruz.
b) Çalışmayı sever ama işkolik değildir. İş hiçbir zaman birinci planda değildir ama yaşamak için çalışmak gerektiğini artık kanıksamıştır. İşini sever ve ev kadını olmaya özlem duymaz.

2) Çalışmayı sevmeyen kadınlar: Sadece para için çalışır. Her gün lanet ederek işe gider. Çocuğunu bırakmak bir azaptır işe giderken. İzinlerde ev kadınlığı hoşuna gider, pazartesi işe başlarken ekstra sürünür. İlk fırsatta ikinci çocuğu yapar ve sonsuza kadar ev kadını olur.Pişman olur mu bilinmez! Genelde olmaz sanırım, mutlu mesut yaşar ama genelde kilo alır. Mutlu ise bence bir sakıncası yok tabi...

3) Çalışmayı seven ama bunu farkedemeyenler: Bence çoğumuz çalışkan ve üretmeyi seven kadınlarız. Yani iş bitirici, eli çabuk, iyi organize olan, iyi ve kötü idare şekillerini bilen ve bunun uygulanmasına çalışan tipleriz. Yanılıyor muyum? Bu durumda işlerimizi sevebilmeliyiz. Peki ne oluyor da işten nefret edebiliyoruz? Bu bence iş hayatının karanlık tarafı nedeniyle oluyor. Yani çıkar ilişkilerinin, arkadan vurmaların, kötü yönetimlerin, insan kayırmalarının pislettiği iş hayatı insanları bezdiriyor ve çalışmaktan soğutuyor. Sevdiğiniz bir işi düşleyin. İş arkadaşlarınız ile uyumlu çalışabiliyor, onları seviyorsunuz, yöneticileriniz çalışmalarınızı taktir ediyor ve sizi engellemiyor, arkanızdan vuracak, ayağınızı kaydıracak bir kişi yok, rahat ve huzurlusunuz, maaşınız iyi... Bu durumda çalışmaz mısınız?

Sizi bilmem ama ben 1-b ile 3 arası gidip geliyorum. İşimi kesinlikle seviyorum. Departmanım da iyi, zaten organizasyon bana ait. Ama başka departmandakiler bizim ayağımızı kaydırmak için herşeyi yapar Allah için. Geçenlerde benim bir elemanım bir müşteri ile konuştuktan sonra telefonu kapatıp adamın sorduğu aptalca soru üzerine konuştu. Adamla biraz dalga geçtik. Belki doğru değil ama kendi içimizde bir deşarj konuşmasıydı bu. Sonuçta onun müdürü benim ve bunu deşarj olarak aldım, sonuçta müşteriye hep saygılıdır. Yan odadaki pazarlamacılardan birinin herhalde tek işi bizi dinlemek, gitmiş genel müdüre söylemiş. Genel müdür de bir şekilde bizim bir arkadaşa laf arasında söylemiş. Bunu duyunca tepem attı. İşlerini doğru dürüst yapmayan adamların böyle kadın gibi dedikodu yapmasına çok sinir oldum. Genel müdür ile konuştum. Bu adamlara prim vermeyin, bu tip konularda onları konuşturmamanızbile gerek dedim. Haklısın dedi. Bir daha benim ve departmanım ile ilgili böyle bir konuşma duymak istemiyorum, bizimle uğraşılmasın, görevini en iyi yapan departman bizimkisi, bizi işimizle değüerlendirin dedim. Adam tek kelime edemedi, çünkü haklıyım. Aslında genel müdür bazen iyidir ama çok etki altında kalıyor ki bu çok negatif bir yön bir yönetici için.

Geçenlerde Almanyadan denetçiler gelmiş ve bizim teknik ofisi çok beğenmiş ve övmüşler. Adamlar daha sormadan tüm yaptıklarımızı göstermiştim. Her toplantıda bunu övmüşler, ama bunu bile bana söylemiyor genel müdür, denetim ile ilgili iki ayrı arkadaş geldi söyledi bize. Bana bir teşekkür etmek çok mu zor? Departman adına motivasyonumuz artardı.

Konuyu yine saptırdım. Sonuç olarak iş hayatı bazen ruhumuzu kirletiyor, bunu biliyorum. Ama güçlü olmak zorundayız. Bir kadın asla işinden ayrılmamalı, yani çalışmayı bırakmamalı. Çünkü ileride ne olacağı belli olmaz, bir güvencemizin olması şart. O nedenle biraz daha işimizi sevmeye çalışmalıyız. İş hayatının kavgasına karşı daha dayanıklı olmalıyız. Ev kadınlığı iyi olabilir ama belli bir süreden sonra sıkıyor inanı...

Bir de Türkiye'de şöyle bir eğilim var: Evlenince veya çocuk doğunca kadın çalışmayı bırakıyor. O nedenle dışarıda çalışan bir sürü genç kız varken şöyle olgun yaşta bir bayan göremiyorsunuz.

Siz hangi gruba giriyorsunuz? Çalışmaktan nefret mi ediyorsunuz? Kendinizi emekli etmeye mi çalışıyorsunuz, yoksa herşeye rağmen çalışmaya devam diyenlerden misiniz?

Bu arada ben bugün spora gidince kilo ve yağ oranımı ölçeceğim. Bakalım ne kadar kilo verilmiş ve yağlarımız ne durumda. İnşallah yarın size iyi haberler veririm:-)

Renkli ve huzurlu bir iş hayatı dilerim:-)

36 Comments:

Blogger - said...

Canım günaydın, öncelikle ben de senin gibi 1-b ile 3 arasında gidip geliyorum.Aslında çalışmayı çok seviyorum, boşu boşuna da o kadar kafa patlatmadım okulda.Her zaman işimi en iyi şekilde yaparım başarılı olmak benim için çok önemlidir.Ancak bu aralar ben de acaba part-time mı çalışsam, günü mü doldurduktan sonra yaşı beklemeden emekli mi olsam yoksa kendi işimi mi kursam mı diye sık sık düşünüyorum.Türkiye'deki sorun kadınların evlendikten sonra tüm yükü üzerine almak zorunda kalmalarından kaynaklanıyor bence.Yani ben haftada hergün 8-18 arası eşek gibi çalışır, bazen hafta sonları bazen gece 11'lere kadar mesaiye kalır, üstüne hergün eve yemek yapar çamaşırları temizliği ütüyü bulaşıkları ben halledersem acaba çalışmaya devam etsem mi diye sorarım.Ki benim çocuğum yok bir de çocuğum olduğunda nasıl yetiştireceğim bu işleri, şimdi bile bazen kaşımı almaya bile zaman bulamıyorum.Oğullarımızı suya sabuna dokunmayan şekilde yetiştirmeye devam edersek daha çok ev hanımı çıkartırız biz.
Konu acayip ilgimi çekti çenem açıldı, öpüyorum seni....

11:41 PM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, bir ara ben part time çalışıyordum. Haftada iki gün çalışıp diğer günlerde evde oğlumla ilgileniyordun. Harikaydı aslında. Yani hem ev kadınısın, hem de iş hayatından çok da ayrı değilsin. Sonra bir yerden teklif geldi ve kanıma girdiler. Aslında iyi oldu, kendimce iyi bir kariyer yaptım, işimle ilgili çok şey öğrendim. İleride daha hafif bir tempoda danışmanlık yapmayı düşünüyorum edindiğim deneyimi kullanarak. İnşallah herşey istediğimiz gibi gider... Dediğin gibi erkek çocuklarını yetiştirmek çok önemli, kendi oğlum bile beni korkutuyor, işlere katkısı olsun istiyorum ama adamcık maço biraz! Suyunu bile almak istemiyor, annem de onu biraz şımartıyor, oysaki annem oğlunu hiç de öyle yetiştirmedi. Ağabeyim her işini kendi yapar mesela...

11:58 PM

 
Blogger EBRU said...

Sevgili Renkler 2 sene öncesine kadar 3. gruptaydım ama yeni iş ortamımda 1-b grubundayım. İşimi seviyorum. Bölümümdeki iş arkadaşlarımla çok iyi anlaşıyoruz. Çok yorulduğum dönemlerde ev kadınlarına kısa süreli özendiğim oluyor tabiki ama evde geçirdiğim birkaç günden sonra bu özentim geçiyor. Aslında biz hem ev hanımıyız ve hem de çalışan kadınlarız. Çünkü işten eve döndüğümüzde evi toparla, çocuklarla ilgilen derken evde akşam mesaisi yapıyoruz öyle değil mi? Ayrıca ben de senin gibi her kadının çalışması gerektiğine ve bir sosyal güvencesi olması gerektiğine inanıyorum. Çalışmayan kadınlar eşlerine bağımlı oluyorlar ve bazı erkekler bu durumu kullanıyorlar diye düşünüyorum. Sevgiler...

12:36 AM

 
Blogger renkler said...

Ebrucuğum, 1-b grubunda olmana çok sevindim. Allah bozmasın. Dediğin doğru. Ben çalıştığım halde her işimi kendim yapıyorum. Belki tüm gün evde olsam çok daha düzgün ve temiz olabilir ev ama elimden geldiğince yapıyorum. Hem bence çalışan kadınlar çok pratik ve hızlı iş yapıyorlar. Ben çok organize çalışırım mesela. O nedenle işlerimi çabuk halledip aileme zaman bile ayırabiliyorum. Çalışmadığım dönemde kendimi çok eksik hissediyordum. Sanırım iş hayatına alışmış insanlar evde kendilerini boş hissediyorlar.

12:40 AM

 
Anonymous Anonymous said...

Sevgili Renkler
Ben kesinlikle 2. gruptanım:)) Gayet de memnunum hayatımdan şimdilik:) aslında bu konuda bir yazı yazmıştım ağustos ayında. bakmak istersen http://sardunya.blogspot.com/2006/08/olamadm.html

1:15 AM

 
Blogger renkler said...

This comment has been removed by a blog administrator.

1:24 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Sardunya, yalnışlıkla demin yazdığım yorumumu sildim, ama iyi oldu önce yazını okudum şimdi. Bu şekilde mutlu isen ne güzel... Umarım mutluluğun hiç bozulmaz. Ben şu anda tam bir orkid kadınıyım:-) Kariyer de yaptım çocuk da ama işimi hiç bir zaman ön plana almadım, ailemi de elimden geldiği kadar ihmal etmiyorum:-) Herkes nasıl mutlu olacaksa öyle yaşasın diyorum.

1:30 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Mercan, yeni doğmuş minik yavrularımızı bırakıp işe gitmek zordur. Annem olmasaydı belki ben de onu bakıcılara emanet edip gidemezdim işe ve ev kadını olurdum, bilemiyorum. Allahtan annem vardı... Ama bence çocuklar biraz büyüyünce işe başla. Annesi çalışan çocuklar daha rahat ayakları üstüne basabiliyor diye düşünüyorum. Hem senin için de iyi olur.

2:47 AM

 
Anonymous Anonymous said...

bundan 2 - 3 sene si önceye kadar calismaktan hicbirsey görmüyordum, isimide cok seviyordum. Oglum dünyaya geldikten sonra, evde kalmayi tercih ettim, hicde sikayetci degilim. 1 sene daha evde kalmayi düsünüyorum, oglumu cocukkrasine verdikten sonra, meslegime yine basliyacagim, bir hayat boyu evde oturmak ve calismamak bana göre degil, kendin icin birseyler yapman lazim, senin dedigin gibi,ilerde neler olur bilinmez.

Yani ben simdi ev kadiniyim, ama 1 sene sonra is hayatina geri döneceyim.

3:06 AM

 
Blogger renkler said...

Sevilaycığım, işe başlayacak olman bence iyi... Şu an için ev kadınlığının keyfini çıkart. Ben de doğum iznindeyken oğluşumla güzel vakitler geçirmiştim...

3:31 AM

 
Anonymous Anonymous said...

Sanırım ben 2. kategoriye giriyorum. Ancak hayatımın bu döneminde çalışmak benim seçimim ve senin yazdığının aksine hergün lanet ederek değil, aksine bir işim olduğu için şükrederek işe gidiyorum. Bu zamanda iş bulmak, doğru dürüst bir iş sahibi olmak o kadar zor ki...
İş hayatını seven ya da tercih eden tüm kadınlara saygı duyuyorum. Ancak kendi adıma çocuklarımı (inşallah bir gün sahip olursam:-) bizzat büyütmek, onları okuldan döndüklerinde kapıda karşılamak, onlarla mümkün olduğunca çok vakit geçirmek, evimin kadını olmak esas amacım.
Belki benim gibiler için bir kategori daha açmalısın.
Ancak sevgili Renkler'in yazarı, Yine çok ama çok güzel bir konuya değinmişsin. Çoğu kadının gündeminde olan bir konuya. Bravo!!!

3:35 AM

 
Blogger renkler said...

Küçük evin mutfağı, benim en büyük özlemim de çocuğumu okuldan gelince karşılamak... İzinde olduğum günler bundan çok keyif alıyorum. İnşallah bir gün istediğin gibi olur:-)

3:45 AM

 
Blogger Annelog Atölye said...

1b grubunda görüyorum ben kendimi. Muhtemelen evde olsaydım da yardım dernekleri, okul aile birliği, gönüllü faaliyetler, v.s. uğraşacak birşeyler bulurdum diye düşünüyorum. Çalışmayan (yani evin dışında bir yerlerde) hanımların da işi hiç kolay değil bence.

3:50 AM

 
Blogger zeyno said...

Bir dönem çalışmış, sonra işini bırakmış ama pişman, çok pişman bir gurup var mıydı yazında?
Evde olmaya alışamadım bir türlü, şu an bir iş bulsam hemen atlayacak durumdayım, artık çocuklarım da büyüdü ve kalan ömrümü çalışmadan geçirmek istemiyorum.Kadının çalışması, iş hayatında olması gerektiğini düşünüyorum, umarım benim için de yeniden başlar iş hayatı....

3:56 AM

 
Blogger Banu said...

Ben de 1b grubundayım. Çok da mutluyum böyle olduğu için. İlk başlarda bebeğimi bakıcı ablamıza bırakıp giderken ben de herkesle benzer duyguları yaşadım. Ama çocuğumla gerçekten iyi ilgilenebilmem için benim de kafamın biraz rahat olması ve dinlenmesi gerekiyor. Neyse ki, işim aynı zamanda beni çok mutlu eden bir aktivite gibi. İşten eve dönünce kendimi bütünüyle oğluma verebiliyorum.
Ayrıca da renklercim, seni çok takdir ediyorum, hergün bunca insanda yorum yazma isteği uyandıracak ilginçlikte konular bulabildiğin için. Öpüyorum...

4:17 AM

 
Blogger tatlıcadı said...

Sanırım ben 3.cü gruba giriyorum.Çalışmayı seven ama ortam,çalışma arkadaşları motivasyonsuzluk nedeni ile işe gitmekten nefret etmiş kişilik :)

4:22 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Annelog, ben de birgün evde oturursam veya emekli olduğumda kendimi geliştirecek türde faliyetler yapmak istiyorum. Bir de meraklı olduğum sanat dallarında eğitim almak istiyorum. Özellikle de vitray ve çini. Şu an vakit ayıramıyorum...

4:24 AM

 
Blogger renkler said...

Zeynocuğum, umarım bir an önce iş hayatına başlayabilirsin. İnşallah seveceğin iyi bir iş çıkar karşına. İster ev kadını olunsun, ister çalışılsın bunu irdeleyip herhangi bir grubu eleştirmiyorum. Sadece insan kendini nasıl mutlu ederse o olsun diyorum:-)

4:25 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Banu, insan kendini iş hayatında huzurlu ve mutlu hissederse akşam eve geldiğinde çocuğuna daha yardımcı olabilir. Çocuğuma bakacağım bahanesi ile evde oturanlara pek katılamıyorum çünkü önemli olan çocukla geçirilen zamanın çokluğu değil, kaliteli zaman geçirmek. Ben buna çabalıyorum. Haftasonumu da ailemin huzuruna ayırıyorum.

4:28 AM

 
Blogger renkler said...

Tatlı cadıcığım, bazen ben de o gruba giriyorum. Yani motivasyonum çok bozduğu anlarda. Ama genelde 1-b deyim. Dönem dönem 3. grubu hepimiz yaşıyoruz.

4:29 AM

 
Blogger Damak Tadı said...

Selamlar tatlım,
Bende senin gibi 1-b ve 3 arasındayım.Olgun yaşlarda olup işi seven biriyim.Haliyle evli olmadığımdan işimi çok sevip arada bunalanlardanım.Nedeni ise yanlış politika ve entrikalar.Bu yüzden dertliyim konuya hiç girmesem daha iyi bence.Burda tek sorun evlenene kadar herşeye gögüs germek kolay(gördüklerimi yazıyorum)evlendikten sonra nedense bu birden değişiyor.Hele çocuk olunca işler hepten battı balık hesabı oluyor.Ama bazılarıda vurdum duymaz oluyor,evde yemek varmı,çocuklar ve eş açmı,ütüler çoğaldımı,kirli sepeti kapanmaz oldumu hiç dert değildir onlar için.Bir ara kendi işim vardı iş verendim ama işi kapadım,evde oturmak bana göre olmadığından aynen işe devam.Para önemli değil önemli olan yararlı olmak ve bişeyleri yapmak halletmek sonunda da bir kuru teşekkürü haketmek ama nerdeeeee.YOK OĞLU YOK..Bende dertlilerdenim bu konuda sana da çok hak veriyorum tatlım.O bayana da gelince bence evinde huzur yoktur kaçmak işine geliyordur ve sığınacak limanı da iş olarak seçmiştir.Bir oda olsa kalabileceği bence o bayan haftada 1 kez ayıp olmasın diye evi kolaçan etmek için uğrar.VAR bu tipler ve çok iyi biliyorum.Artık ben insan psikolojisinden çok iyi anlıyorum,yarı psikoloğ oldum sayılır.Tamam canım yazdıkça yazarsın bu konuda benim zamanım doldu seni çok öpüyorum kendine çok iyi bak.Sevgiler.

4:54 AM

 
Blogger renkler said...

Gülcüğüm, nedense ben seni hep evli sanıyordum. O kadar becerikli bir kadınsın ki... Umarım güzel bir yuva kurarsın yakında:-) Evlenince sorumluluk artıyor ama işler bir şekilde yürüyor işte, pratik olmak gerek biraz. İş entrikaları beni eskiden yıkardı ve özel hayatımı da etkilerdi sıkıntılarımı eve getirdiğim için. Ama o zamanlarr iş hayatının başındaydım. Zamanla insan direnç kazanıyor, alışıyor ve pek çok şey artık üzmez oluyor. Bunun dışında işten pek sıkıntım yok Allah!a şükür. Öpüyorum canım...

5:49 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Çok doğru yazmışsın...Ama allahtan benim öyle bir sorunum yok iş yerim gerçelkten çok iyi patronlarım iyi ve çalışma arkadaşlarım güvenilir insanlar..Ben işimi seviyorum...Ama burdan eğer bi şekilde çıkarsam allah göstermesin ve de büyük konuşmak istemeM başka iş arayıpda girmem diye düşünüyorum...

6:18 AM

 
Blogger renkler said...

Gamzeli, işinden memnun olmana çok sevindim. İnşallah oradan ayrılman gerekmez hiç:-)

7:20 AM

 
Blogger Asortik Krep said...

Önce çocuğunu büyütmek, başkasına bırakmadan sonrada çalışmak..Bence doğru olan buydu bende onu yaptım :) insanın çocuğunu büyütmesi çok keyifli bir şey kimseyle paylaşmak istemedim..
Yaptığım işi çok severek yapıyorum ve eğlence zamanı eğlence, iş zamanı iş yaptığım için çok keyif alıyorum..Çalışırken de keyif almaya çalışıyorum..Ev işlerimi kendim yapıyorum 6 senedir..Misafiri zaten önceden konuşmadan kabul etmiyorum son dakika evime gelen de benim için geldiğinden evimi önemsemiyorum derli mi toplu mu..Ama iki elim kanda olsa kesinlikle evde yaptığım ikramları sunarım misafirime..Kadının çalışması geleceğine yatırım diye de düşünmüyorum çünkü ben o erkeğe hayatımı teslim etmişim..Neyimiz varsa ikimizin diye düşünüyorum..Bu şekilde düşünmeyen bir erkeğe de saygı gösteremiyorum :)

1:52 PM

 
Blogger Age35 said...

Kesinlikle çalışan kadın ....ama hangi şık onda kararsızım hem hırslıyım hem değil,gerektiği kadar diyelim..Ama çalışmadığımı düşünemiyorum bile işimi çok seviyorum çünkü =)

2:46 PM

 
Anonymous Anonymous said...

ben universitede asistanim, hemde okuyorum, simdi hangi gruba giriyorum :)

Okumayi, ogrenci olmayi seviyorum ama ofis isleriyle ugrasmayi, sinav kagidi okumayi, hocalarin arastirmalarinda ki duzeltmeleri yapmayi sevmiyorum... Ileride de evden calisabilecegim bir is istiyorum (gazetede siyasetle ilgili kose yazarligi, danismanlik vs.. :)) tembellik degil bu kesinlikle, bir kere cok evcimenim, hic evden cikmadan yasarim sanirim:)) ikincisi ileride yavruladigim zaman bebelerimin herseyleriyle ilgilenmek istiyorum... ha calisanlar ilgilenmiyor mu? elbette ilgileniyor, belkide ev hanimi annelerden daha fazla ama ozellikle yurt disinda yavrumu bakicalara vermek istemiyorum, kendi kulturumuz, ahlakimiz, geleneklerimizle yetissinler istiyorum...

Insallah evden calisabilirimmm :))

5:23 PM

 
Blogger Nilay said...

Ben hic bir kategoride degilim :) Ev hanimiyim:) Hayatimdan memnunum. En azindan basimda patron derdi falan yok. Bu da ev hanimlarinin avantaji, herseyin patronu oluyorsun :)) Evinin kralicesi falan :P
Saka bir yana, calismak bayanlar icin cok onemli. Lutfen calisanlar islerini birakmasinlar. Imkani olanlar kendi is yerlerini acip bagimsiz olsunlar. Ekonomik yonden bagimsiz olunmali diye dusunuyorum.
Yarin olcu sonuclarini gorecegim sanirsam :) Insallah guzel guzel haberlerle gelirsin.
Opuyorum

10:12 PM

 
Blogger Hanife said...

Simdilerde yani 4 yildir:0 ev hanimiyim, zorunlu olarak:)
Calisma hayatimda sanirim 1b grubundaydim. Calismadan olmaz, yapamam diyenlerdendim, ama hirs, kariyer icin de delirmezdim.
Ev hanimligi cok daha zor geldi bana. Ama bazi seyler eksik kaldi her zaman. Yani ev isi yapmak, gunun yemegini pisirmek disinda, kitap, tv gibi zevklerden sonra yine birseyler eksikti. O yuzden mutfaga girdim ya zaten:) Ardindan boncuk, fimo isleri falan.. Simdilerde 24 saat Ege var tabii:) Ama olan aski had safhada oldugu icin her turlu aktiviteye illa beni de ortak ediyor:)

Hem ev kadini hem de is kadini olmayi basaran tum Turk kadinlarini kutluyorum ben. Cunku bizim kadinlarimiz calissa da evin yukunun cogunu uzerinde tasiyor, bu burada tanidigim tum Turk ailelerinde de boyle, hem burada calisma kosullarinin agirligini dusununce, daha da zor oluyor..

10:26 PM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Asortik, çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütebilmen iyi olmuş. Ben bebekken çocuğumu 2 aylık bırakıp part time çalışmak zorunda kaldım ama sonra 2-3 ay kadar daha izin aldım. Yedi aylıkken işe döndüm. Aslında bebekken onun yanında kalmaktan ziyade en çok öğrenmeye açık olduğu dönemde, yani 2-3 yaşlarında yanında olabildim ki bu çok iyi oldu, onunla çok güzel zamanlar geçirdik. Bir müddet de haftada sadece iki gün çalıştım. Bı şekilde onun en güzel ve önemli zamanlarında yanındaydım. Şimdi zaten koca gün okulda... Evde oturup ne yapayım değil mi? Zaten o geliyor, bir buçuk saat sonra da ben geliyorum, o arada dinlenmiş oluyor. Ev işlerini ben de kendim yapıyorum, hiç bir yardımcım yok. Mutlaka birşeyler yaparak bana yardımcı olmak konusunda ciddi takıntılı annem dışında, anne otur bişi yapma diyorum ama dinler mi? Sağolsun canım annem...

10:51 PM

 
Blogger renkler said...

Nilaycığım, ev kadını olmanın da güzel yanları var aslında. Sen gerçekten mutlu isen sorun yok. Ama çalışmaya alışan insan ev kadını olunca şapşallaşıyor. Ben bir dönem öyleydim de... Ama komşu ziyaretlerini, sabah kahve ve kahve fallarını, çocuğumla tüm gün boğuşmayı bazen özlüyorum. İzinli olduğum günler bunları bol bol yapıyorum:-)

10:53 PM

 
Blogger renkler said...

Age 35, işini ve çalışmayı sevdiğine çok memnun oldum. İnsan işini sever ve başarılı olursa evde eşine ve çocuğuna daha kaliteli vakit ayırır ve onları daha mutlu eder diye düşünüyorum:-)

Salıncakta iki kişi. Sana bir grup açıyorum: "En güzel günlerin bu günler, kıymetini bil" grubu:-) Keyfini yaşa. Evden çalışmak da iyi olabilir ama ben bunu pek tercih etme. İşle evi ayırabileceğimi sanmıyorum ve burada, sosyal bir çevrede çalışmak bana daha iyi geliyor. Ama sen bunu tercih edersen yapabilirsin umarım:-)

10:56 PM

 
Blogger renkler said...

Hanifeciğim. Çalışan kadınların iki mesaisi var biliyorsun. Bazen saat 12 oluyor, kendimi hala mutfakta birşeyler ile uğraşırken buluyorum. Bizimkilere "artık benim mesaim bitti diyorum" :-)

10:57 PM

 
Blogger ceyda'nın tükkanı said...

Ben de bir süre 1b ve 3 arasında gidip geldim şimdi kendi işimi yaptığımdan beri tam 1b oldum:) Uzun bir çalışma hayatından sonra sonra 5 ay gibi bir sğre evhanımlıgı görevini de ifaetmeye çalıştım ama yok olmadı tekrar işim işim güzel işim şeklinde devam ediyorum:)))

11:55 PM

 
Blogger renkler said...

Ceydacığım, çok zor olsa da kendi işini yapıyor olman çok güzel. İnşallah hep mutlu olursun...

12:26 AM

 
Blogger Bocuruk said...

İş konusunda aynen senin gibi düşünüyorum dış mimar'cım :))

10:32 AM

 

Post a Comment

<< Home