Sunday, November 12, 2006

Beynin sildiği anılar...

İlkokul birinci sınıftayım...Annem ile okuldan çıktık ve eve gidiyoruz. Okulumuz o şehrin en güzel binalarından biri, çok eski bir yapı ve cidden çok etkileyici. Bahçesinde süs havuzu bile var (gerçi oraya öğrencilerin girmesi yasak ama ben öğretmen çocuğuyum, fırsat buldum mu havuza bakar, oradaki kurbağaları inceleyebilirim:-)) Okul o şehrin ismi ile anılan lise ve Sanat okulunun arasında... Çıkış saatleri hep aynı... Neyse evimiz aslında çok yakın, her gün annemle okulumuza gidip geliyoruz. Annem bu kısa yolculuklarımızda çok tedirgin nedense, her an birşey olacakmış gibi, elimi acıtıyor tutacağım diye, nereye gideceğim ki... O gün de sıradan bir gün işte. Üç okulun da öğrencileri çıkmışi birbirine katılmış durumda. Birden bir ses ve ardından bağırışmalar, çığlıklar duyuluyor. Silah sesi bu, korkutucu. Ortalık birden birbirine giriyor. İnsanlar can çekişmesine düşüp kendilerini bir yere atmaya çalışıyorlar. Annem beni kucağına alıp tanıdık bir eczanenin içerisine atıyor. Hemen tezgah arkasına geçiyoruz. Büyükler kendi içlerinde konuşuyor, çocuklar ağlıyor... Bir büyük diyor ki "iki okulun öğrencileri yine birbirine girdi" İki okul, iki farklı düşünceye sahip, iki ayrı fikre sahip, bu nedenle sürekli çatışıyorlar.

Bu benim bir anım. 80 öncesine ait... Ama bu anımı hiç ama hiç hatırlamıyorum. Annem anlatıyor sık sık. Benim iyi hafızamı bilen annem bu olayı anımsamamamın mümkün olmadığını söylüyor. Ama hatırlamıyorum işte. Beyin hatırlamak istemediği olayları silebilir mi? Benimki silmiş işte. Belki çocuk çocuk şok geçirmişim o gün...

Cumartesi Bülent Ecevit'în cenaze töreninle eşimle 80 öncesi olayları konuşurken aklıma geldi bu olay. Küçücük çocukların beyinlerinin nasıl bu şekilde yıkandığını aklım almıyor. Lise, hatta ortaokul öğrencileriydi onlar. Üniversite öğrencilerinin durumu daha da içler acısıydı. Eşim o yıllarda ODTÜ gibi bir okulda öğrenciymiş. Hiç bir olaya karışmayan ender öğrencilerden biriymiş ama inanın o dönemde bu da çok zor bir durumdu!

Allahtan o günler bitti, Allah bir daha göstermesin.

Bu arada cuma günü itibarı ile 3 kilo vermiş bulunuyorum. Umarım bu şekilde gider. Haftasonu çok sıkı bir rejim yapmadım. Cumartesi annem ile yaprak dolması sardık üzerinize afiyet! Off ne lezzetti o! İki öğün dolma yedim. (az yağlı valla) Tabi bu çok diyete yakışmadı ama ne yapayım. İşin psikolojik yanı da var dimi?

Renkli haftalar:-)

17 Comments:

Blogger ceyda'nın tükkanı said...

Canım o dönemlerde benim annem de öğretmendi ve buna çok benzer benim de anılarım var ve ben onları gayet net hatırlayabiliyorum. Bizim şansımız lise ve üniversite döneminde o karmaşa içinde okumadık. Diliyorum ki çocuklarımız da rahat bir ortamda okurlar ve bu ülkenin kıymetini bilirler.

1:28 AM

 
Blogger renkler said...

Umarım çocuklarımızın asla beyinleri yıkanmaz Ceydacığım... O dönemde okuyan bir sürü gencin hayatı kesintiye uğradı ne yazık ki...

2:15 AM

 
Blogger Gün said...

Zorlu bir dönemden bahsetmişsin, benimde çok çocuklu kanım var. Bu arada giden kilolar için tebrikler :))

3:05 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Gün, bloğundan okuduğum kadarı ile senin de rejimin iyi gidiyor, ben de seni tebrik ederim:-)

3:27 AM

 
Blogger EBRU said...

Öncelikle verdiğin kilolar için seni tebrik ediyorum. Kayınvalidem bir anısını anlatır zaman zaman. Eşim ilkokuldayken evlerinin karşısında yurt varmış,birgün orada karşıt görüşlü gençler çatışmaya başlamışlar. Kurşunlar havada uçuşurken okul dağılma saati gelmiş tabi kayınvalidem aklını yemek üzereymiş. Polisler okul yönüne doğru gitmesine izin vermiyorlarmış. Kayınvalidem yalvarıyormuş oğlum okuldan gelmek üzere bu yoldan gelecek lütfen diye. Öğretmeni aramış bu arada sakın bırakmayın diye. Neyse kayınvalidem polisleri ikna etmeyi başarmış ve eşimi yolda yakalamış öğretmen serbest bırakmış kayınvalidem aramasına rağmen. Bu kayınvalidem için çok kötü bir anı olmuş doğal olarak. İnşallah bizim çocuklarımız böyle şeyler yaşamaz. Sevgiler...

4:35 AM

 
Blogger renkler said...

Ebrucuğum, bir anne için çok zor... Kayınvaliden kalp çarpıntısı ile yaşamıştır o anları... Oğlum ikinci sınıftayken birden kar bastırdı ama ne kar tam bir tipi. Ben de o gün evdeydim. Pencereden bir baktım öğrenciler eve geliyor. Beni bir telaş aldı çünkü o sıralar bir öğrenci eve dönerken tipiye yakalanıp ölmüştü. Arkadaşlarını aradım eve gelmişler, panik halinde tam dışarı çıkarken baktım gelmiş ama ağlıyor, yolda çok zorluk çekmiş. Öğretmenler zamanından önce çocukları çıkartmamalılar. Velisi okuldan alan öğrenci var, servisle dönenler var...

4:42 AM

 
Blogger renkler said...

Mercancığım, rejim listem hakkaten esnek. İlk kiloları vermek zor olmuyor ama bundan sonrası zor. Belki biraz sıkabilirim programımı. Ama o zaman da çok mutsuz olurum değil mi?

6:35 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

canım arkadaşım,hafta arası hızına yetişemiyorum.:((
O yılları belleğimin silemeyeceği yaştaydım maalesef.(İhtilâl de 17 yaşında idim)
Ben daha hala çalışan kadın yazısındaki,Kelebek hanımla, oğlan çocuk yetiştirme konusunda yazmak istiyordum(geç olsada yazabilirim değil mi?)
Ben erkek kardeşimin,yetiştirilmesine tepki olarak sanırım,oğlumu -tek olmasına rağmen- kendi ayakları üzerinde duran biri olarak yetiştirmeye çalıştım. Bazı yerde "benim ütümü yapmıyor" diyiverir ama.Ütülü giyecekler varsa o ekstra bir şey istiyorsa "kendin yap" derim mesela.Bu örnek tabi.
Ama birçokyerden onunla ilgili övgüler duymak hoşuma gidiyor da,tamda benim onu yetiştirme şeklimden çalışan kadın istemiyormuş.Evde her işi yapsınmış. Bunlar(Türkler yani) Yaradılıştan maço velhasıl.
Ayrıca ben -auto cat- kursuna yazıldım.(umarım doğru yazmışımdır)sayı tamamlanırsa açılacak,pc de 3 boyutlu resim yapmakistiyorum sadece.
Ve bu blogspota slayt nasıl eklenir biliyor musun?
(Benim Paticikler masallarımı!hiç farkettin mi?)

7:08 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Yağmur Damlası, hafta içi hızlıyım cidden, haftasonu ise tatildeyim:-)

Senin oğlunu yetiştirme tarzın çok güzel ama sonuca da bak! Demek ki neymiş? Nasıl yetiştirilirse yetiştirilsin erkekler hizmet ister ve bekler! Umarım istediği gibi bir kadın bulur:-)

Slayt nasıl eklenir inan bir fikrim yok, o kadar teknolojiye alışamadım daha:-)

Autocad eğitiminde başarılar canım, ben genelde 1/1 ölçekli detay çalışıyorum, 3 boyutlu çizim bir zamanlar yapmıştım birazcık. Çok kolay bir program değildir, bol pratik yapmalısın. Özellikle 3D çalışmalar çabuk unutuluyor...

7:23 AM

 
Blogger Annelog Atölye said...

Ben de hiçbirşey hatırlamıyorum. Benim babam da tıbbı olaylar yatışana kadar bırakmaz zorunda kalıp sonra dönmüş. Okuyamamış o karışıklıkta. Gencecik çocuklar ilimle, siyasetin de ilmiyle uğraşacak yerde, neler yaptırılıyorlar.

3 kilo için tebrikler, dolma mükafat olmuş:)

7:29 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Annelog, dolmayı ödül olarak hiç düşünmemiştim, haklısın galiba o da ödülüm olsun:-)

7:38 AM

 
Blogger KUGUU said...

evet beynin kacisi ve silisi olabilir. Hep guzel anlar kalsin mesela ne iyi olur, anneyle birlikte sarilan dolma gibi:) (Bu arada discount icin tbrkler)

8:33 AM

 
Anonymous Anonymous said...

bende tam 80 eylul dogumluyum, ihtilal bebegiyim yani...annem bir gece camlarimizin kursuna dizildigini anlatiyor, cok zor, cok aci gunlermis...

cok sukur geride kaldi hepsi... insallah bir daha yasanmaz...

11:19 AM

 
Blogger nimetin.blogspot.com said...

benim 12 eylül öncesi anılarım çok fazla:)) bi kere solcu bir mahalle de oturuyorduk. babam devrimci işçi sendikasının kurucularından dı. bu ne demek oluyor sen bilirsin:))) mahallede hergün çatışma var demek sen bilirsin. koşunnnnn aşşa mahalleye bomba koymuşlar denilirdi. hürra bütün mahalle çocukları oraya doluşurduk. hepte boş konserve kutusu çıkardı o ayrı:))))

nimet

12:44 PM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, O dolmalar unutulmaz valla:-) Kötü anılar silinsin bence de...

Salıncakta iki kişiciğim, demek ihtilal bebeğisin:-) Öyle olduğu halde o günleri duyduğun kadarı ile biliyorsun. Annen sana hamileyken çok stresli bi ortam varmış ülkemizde. Anne karnında bebekler de stresi yaşarlar, sen de yaşamışsındır mutlaka...

Nimetçiğim, sende ne adrenalini yüksek anılar vardır! Üstelik beynin de silmemiş:-)

10:59 PM

 
Blogger Nilay said...

O dönemlerle ilgili pek birşey bilmiyorum. Annem askerlerin evlere girip kitap aradıklarını, geceleri elektriklerin kesildiğini yollarda askerlerin dolaştığından bahseder durur hala. 3 kilo vermiş olmana çooooook sevindim. Devamı gelecek merak etme.:)

11:14 PM

 
Blogger renkler said...

Nilaycığım, umarım devamı gelir:-) Bazı üniversite öğrencilerinin evlerinde kitaplar yakılırdı bunu da hatırlıyorum...

11:36 PM

 

Post a Comment

<< Home