Monday, November 20, 2006

Kendinizi nasıl mekanlarda huzurlu hissedersiniz?

Üniversite yıllarımda dışarıda vakit geçirmeyi daha çok severdim sanki. Dersler olsun olmasın tüm günü okulda arkadaşlarla geçirir, proje teslimi veya sınav dönemi değilse dışarıda birşeyer yer ve eve dönerdik. Belki gençlik, belki dönülecek olan evin aslında ne kadar ailemize ait olsa da tamamen bizim olmayışından dolayı, belki değişiklik isteğinden dışarıda yemek güzel gelirdi. Genelde çok lüks yerlere değil, gençlerin ve öğrencilerin gittiği yerleri tercih ederdik. Bazen de toplaşır ve harçlıklarımıza kıyıp güzel yerlere giderdik.

Yaşlandıkça evimde oturmayı daha çok sever oldum. Diyebilirim ki ev kuşu oldum. Ailemle kendi damak tadımıza uygun yemekler yemeyi daha çok seviyorum. Tabi arada dışarıya da gidiyoruz. Ama ben mekan konusunda biraz pirpiriğimdir. Bir kere dekorasyon çok önemlidir. Daha çok ahşap ağırlıklı, sıcak mekanlar beni çeker. Bir de ışık mutlaka sarı olmalı ve biraz loş olmalı. Beyaz floresan ışığı olan mekana beni zor sokarsınız. Beyaz ışık aşırı derecede asabımı bozar. Hele evlerde floresan yakanlara çok kızarım. Belki daha önce anlatmıştım, öğrenciyken bir akşam annemle evde sıkılıp bir akrabamıza gitmiştik. Akrabalarımız sanata epey düşkün, entellektüel bir aile. Biz gittiğimizde Ulisin gözyaşları diye bir film izliyorlardı (Ad yanlış olabilir) Ne Ulis ne de gözyaşı olan bu f,lmi biz de izlemeye başladık ama öyle yavaş ilerleyen, o kadar sanat kaygısı ile yapılmış bir film ki! Bana biraz fenalık bastı tabi. Sanatı ben de severim ama bu kadarı fazlaydı, ne o öyle hiç bişi anlamadım. Neyse konumuza dönelim. Aslında filmi izlemez, çocukları ile ilgilenir veya kütüphanelerini karıştırıp güzel bir kitap bulabilirdim. Ama evde floresan lamba vardı ve ruhum o kadar karardı ki içimden bağırmamak için zor tuttum. Bir de o gün comaydı, yani en sevdiğim gün, ertesi gün okul yok:-) Amma velakin ortam en mutlu insanı bile bunalıma sürükleyecek kadar kasvetliydi.

Konuyu saptırmamayım, diyeceğim o ki beyaz ışık yok. Aşırı modern, eşyaların az ve sadec olduğu, ortada boşlukların fazla olduğu mekanlar da beni iter. Modernizm iyi hoş ama yemek yerken iştahımı kapatıyor. Metalik-cam karışımlı bir mekan da istemem. Malzeme ahşap tahta gibi doğal olmalı. Koltuk ve sandalyeler kumaşlı ve rahat olmalı. Masa örtüleri mümkünse bembeyaz olmamalı, öyle hastane hijyeninde olmasın yani, amerikan servisler fena olmayabilir. Tabak çatalların çok sadece olmasını sevmem biraz oymalı kakmalı olabilir. Lüks düşkünü olduğumdan değil valla ama şık olmalı.

Fazla gürültü olmamalı ama çok sessiz olup da insanı germemeli! Mum ışığı isterim, mümkünse çiçek olsun. Eşim özel bir günde dışarıya gidersek çiçek de aldırır ve masaya getirtir. Masa cıvıl cıvıl olur:-)

Mekan ne kadar benim sevdiğim gibi olursa olsun yemekler iyi değilse benim için bir anlam ifade etmez. Bir kere et dışı yiyecek alternatifi olmalı. Canım makarna türü bir şeyler isteyebileceği durumlarda İtalyan restoranına gidilmeli ama bir İtalyan restoranında tortellini bulamazsam sinir oluyorum ve bir daha oraya gitme olasılığım azalıyor.

Garsonlar yalakalığa varmayacak bir şekilde davranmalı. İçten ve güleryüzlü olmalı. Lanet bir tipse tepki veririm. Eşim gittiği tüm mekanlarda garsonundan sahibine herkese çok içten davranır, o nedenle sevip gitiğimiz tüm restoranlarda herkes bizi tanır ve sever sanırım. Ama bir gıcıklıkla karşılaşırsak beter gıcık oluruz karı koca... Sonuçta biz de burada yoğun çalışıyoruz ama sıkıldık veya yorulduk diye bir müşteriye surat asamayız değil mi?Herkes işini iyi ve saygı ile yapmalı diye düşünüyorum.

Porsiyonlar minicik olamamalı. Hani koskoca bir tabağa iki kaşık yemek konulur ve bunun karşılığında bir servet istenirse bozulurum ve bir daha asla oraya gitmem. Verdiğim paranın karşılığını almalıyım.Görüntüsü de önemli tabağın tabi...

Yani anlayacağınız, ben dışarı çıkmak isteyeceğim de, tüm bu şartlarda bir yer bulacağım da, yemekten memnun kalacağım. Bunu becerebildiğim yerler var tabi. Çok sevdiğim mekandaki bir bozulma ise benim oraya bir daha gitmeme kararı almama neden olabilir. Bu belki acımasızca ama ne yapayım ben böyleyim:-)



Fast food sevmediğimi söylememe gerek var mı? Yıllarca oğlum yüzünden Mc Donals'a gitmişliğim çoktur ama bundan çok zevk aldığımı söyleyemeyeceğim.

Bu nasıl kıl bir tip dememişsinizdir umarım arkadaşlar. Ev ortamlarını daha çok seviyorum anlayacağınız... Sonuç olarak, sanırım kendimi evimde gibi hissettiğim yerleri seviyorum. Peki siz nasıl mekanları seversiniz? Nelere dikkat edersiniz, sizi o yerden neler soğutur?

Bu arada bloğumda tuhaf şeyler olutyor. Resmim gitmiş, neo counter total ziyaretçi sayısı tablosu kaybolmuş. Bir kere daha olmuştu ve ben baştan başlatmıştım ama bu şekilde hep sıfırdan başlıyor ve bir arpa boyu yol ilerleyemiyor:-) Bu konu ile ilgili bilgisi olan var mı?

14 Comments:

Blogger Gamzeli said...

Bende aynı senin gibiyim...Dışarıda yemek pek fazla yiyemiyorum...Mecburen öğle yemeklerinde yemek zorunda kalıyoruz ama evde kendi yaptığın yemek daha bir hoş ve daha bir lezzetli geliyor insana...çünkü kendin yapıyorsun ve biliyorsun temiz...O yüzden evde yemek yemek daha güzel...

12:43 AM

 
Blogger Yaz said...

Renklercim bende floresan ve onun benzeri beyaz ışıklardan nefret ederim. Evimin her yerinde sarı ışık vardır. Özellikle oturma odamızdaki ışığı genellikle kısık ayarda kullanırız loş olması hoşuma gider. Birde evlerde çok koyu duvar renklerini sevmem içimi karartır. Açık renk veya canlı renk olmasını tercih ederim.
Ev haricindeki mekanlarda da aynı şekilde beyaz ışık ve karanlıktan hoşlanmam. En huzurlu hissettiğim yer evim :)

2:16 AM

 
Blogger KUGUU said...

Mekan ve yemekler kadar yaninda kiminle/kimlerle yediginde keyif katsayisindaki en onemli faktor degil mi RENKLERcgm:)) Esinin disarida bile masaya cicek getirtmesine de bayildim bu arada- mashallah.

2:16 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Gamzeli, şimdi rejim yapıyorum ya dışarıda yemem imkansız gibi birşey. Herşey o kadar kalorili ki. Yağ ne kullanılıyor o bile tartışılır. Yağsız salata dışında yiyecek bir seçenek yok. O nedenle evden birşeyler getiriyorum. Ama bu sefer de yemek arası vermediğim için sıkılıyorum, yemek yemek hiç olmazsa bir ara oluyor...

2:49 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Yaz, Koyu renk duvarları ben de sevmem. Üstelik odayı küçük gösterir. Bir çok konuda benzeşiyoruz demek:-)Ama duvar rengi de sarımtrak bir renk olmamalı...

2:51 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Kuğu, eşim her dışarı çıkışımızda çiçek getirmez tabi, özel günlerde sadece ama bu hareketi çok hoşuma gidiyor. Ben de maşallah diyeyim ve dilimi ısırayım:-)

2:52 AM

 
Blogger deriella said...

floresan hakkında hem fikiriz beni resmen hasta ediyor yaşasın sarı ışık:)

2:59 AM

 
Blogger Asortik Krep said...

Birilerine çok yakın oturmaktan, kapı önüne yakın oturmaktan, temiz olmayan yerlerden ve saygısız davranan garsonlardan hoşlanmam..Genelde gittiğim her seferde aynı yere oturmak isterim ve kesinlikle manzaralı yerlere bayılırım..Bu deniz kenarındaki bir şezlong olsa bile keyfini çıkarmaya çalışırım..Self servis yerleri pek sevmem..Sık sık rahatsız edilmekten hoşlanmam..ama kesinlikle garsonların kafanı kaldırdığın gibi göz teması kurmalarını severim..Birde gittiğim yerde renk uyumu olmasını, asılan resim ve tabloların zevkli olmasını beğenirim..

3:53 AM

 
Blogger - said...

Kocişime bu yazıyı ben yazdım desen inanır biliyor musun (çocuklu bölümler hariç :p) Evde sadece bir tane beyaz ışık var, o da ev sahibinin yaptırdığı çok arada kalan bir yerde, bazen kociş yanlışlıkla açıyor ben direkt kapatıyorum : ) Nefret ederim florasandan....

4:52 AM

 
Blogger renkler said...

Deriellacığım, sarı ışık imkansızsa hiç olmazsa gün ışığı denilen ışık konulsun. O da beyazımsı ama kırık. Ben eskiden çalıştığım işyerinde ışıklandırma dahil herşey değişiyordu, beyaz ışık kullanılacaktı. Allem ettim, kallem ettim gün ışığında anlaşabildik.

5:18 AM

 
Blogger renkler said...

Asortikçiğim, manzarayı unutmuşum, özellikle gündüz gidiyorsam manzara ararım ama geceleri çok önemlideğil diye düşünüyorum. On saat garsonun gelmemesi, bir şey isterken bizi farketmemesi veee geç gelen siparişler de tepemi arttırır.

5:19 AM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, bence her kadın bu floresandan nefret etmeli. Çünkü kesinlikle yüzü hem yaşlı hem de çirkin gösteriyor.

5:20 AM

 
Blogger Age35 said...

Bende nefret ediyorum florosan ışığından,bazen gayet elit muhitlerde dolaşırken evlerden görünen lüx mobilyalara tezat beyaz ışıklar bitiriyor.Binlerce lira verilip evler döşeniyor ama ışık florasan ışık!!Her yıl yazlıkta da annemlerin en güzel balkonun ışığı beyaz ve hala babamı ikna edemedim....

8:41 AM

 
Blogger renkler said...

Ageciğim çok haklısın. Hatta bizim sitede villa tipi evler de var ve bazı villaların salonlarında beyaz ışık var. Şaşıyorum valla!

10:54 PM

 

Post a Comment

<< Home