Tuesday, February 27, 2007

Oyuncak dostlarımız...

Artık bitmek bilmeyen hastalık muhabetinden sıkıldım, sizi de sıktım. Bugün diyetten de bahsetmek istemiyorum, iyi gidiyor diyebilirim. Bugün sevimli birşeylerden konuşalım kızlar. Nostalji yapmayalı uzun zaman oldu. Oysaki benim bloğum bir anlamda anı bloğu değil mi?

Çocukluğumuza dönelim: Çocukluğumuzun o sevimli, içten, saf ve güvenli günlerine. Çocukken en çok sevdiğiniz şey neydi? Alınmasını en çok istediğiniz şey? Sizin en yakın dostlarınızı oluşturan şeyler ne idi? Çoğumuz buna oyuncak cevabını vermez mi? Bugün oyuncaklarımızdan bahsedelim, hadi...

1) Yumuşak oyuncaklar: Benim ilk oyuncağım ayıcık Tombiş olmuştu. Bu basit, yumuşak ve cidden tombiş bir oyuncak ayı idi... Kahverengi, siyah gözlü, düğme burunlu bir yaratıktı Tombiş. İsmini kim koydu, neden koydu, kim aldı hatırlayamayacağım kadar da eski bir dosttu... Annem ona yelek filan örmüştü , ne komik:-) Geceleri beni yalnızlıktan kurtarırdı canım benim. Bir gün annem onu yıkamış ve akşama da kurumamış. Ben de bütün gece ağlamış ve "Tombişim, bizi ayırdılar Tombişim" diye duygu sömürüsü yapmışım. Annem de bıkıp Allahından bulsun diyerek yanıma ıslak ıslak vermiş. Ben de iç geçire geçire uyumuşum. Sonra yanımdan alıp başka bir yumuşak dostumu, sosis köpeğimi yanıma koymuş kandırmak için. Onu da severdim gerçi, ama Tombiş kadar değil. Bir eşek, bir paylalço, bir süslü giyimli zenci kız (adını Esmeray ve esmeralda koymuştum) diğer hatırladıklarımdan bazıları...

2) Tahta oyuncaklarım vardı, çok küçüktüm. Hani tahtadan üçgenler (kapı alınlıkları), sütunlar, köprüler filan... Onlarla şehir yapardım. Ne tatlı anlardı onlar... Mimarlık heveslerim acaba ilk onlar ile mi başladı?

3) Biraz daha büyüyünce legolar en büyük aşkım olmuştu. Annemin çok zengin bir velisi vardı. Bir gün bir gittim ki koskocaman bir kutu içinde lego ev seti! Ama ne ev. Babası yurtdışından getirmiş... Hani aynen çiçekler var, çitler, kiremitler, kapılar, pencereler, insanlar, çimenler. Koskoca bir ev yapabiliyorsun. Ne bayılmıştım. Annemin öğrencisi benden büyük ve anlayışlı, iyi bir ablaydı da uzun süre benle oynamıştı. O sete öyle aşık olmuştum ki! Ama tabi o zamanlar Türkiye'de öyle oyuncak nerede! Ama annem Türkiyede olanları alırdı bana ki bunlar sadece lego elemanları olurdu, yani konseptli değillerdi. Ben de kendi kafamda projeler uydurup onları yapardım. Belki öylesi daha güzel, daha yararlıydı. O zamanlar şöyle düşünürdüm, ileride çocuğuma bu ev setini alacağım. Ama oğluş doğdu, böyle bir lego seti bulamadım. Hep canavarlar, füzeler, silahlar. Legolar bence hiç hoş değil. Yine de ona çok lego aldım Almanyadan, Türkiyeden... Ben de oynadım:-) Legolar benim mimar olmamda mutlaka etk,ili olmuştur veya yeteneğimi ortaya koyup aileme bir ipucu vermiştir...

4) Kız çocuklarına bebekler: Annem yurtdışına giden birarkadaşına özel bir bebek sipariş etmişti. Ve Cici Mavişimle böyle tanıştık. Orjinal adı cici bello idi, yani o bir erkek bebekti. Masmavi bebek tulumu, patikleri, başlığı ve emziği vardı ki hani o emzik çıkınca ağlayanlardan. sarışın mavi gözlü bir erkek bebek. Ama ben onu hep kız bebek olarak gördüm nedense... Annemin sakladığı bana ait tek oyuncak O oldu...

5) Uzun saçlı Londralı kız: Kahverengi, upuzun, lüle lüle saçları vardı. Annemin zengin bir velisi İngiltereden getirmişti bana. Saçlarını toplayan şık bir filesi vardı ama beni onu kısa sürede çıkartıp saçları ile oynamaya, saçlarını yapmaya başladım. Topuzlar, örgüler, fırça ile sözde fönler... Annem kızıyordu, ona kalsa sonsuza kadar filesi ilee, lüleleri bozulmadan dururdu. O dönemde kuaförlüğe çok yetenekli olduğumu düşünmeye başladım ki nedense annemi bu korkuttu. Ah anne ah, bıraksaydın ne kuaför olurdum, ne para kazanırdım. Buralarda sürünürmüydüm (şaka şaka, ama insanın sevdiği, kendi işinin olması güzel olurdu)

6) Koltuk takımlarım, ütüm, süpürgem, tabaklar, fincanlar, tencereler: Hepsi miniminnacık ama gerçeklerinin aynısı eşyalardı. Evcilik oyunları için ideallerdi. Kız arkadaşlarımla komşuculuk oynardık ama o harika mobilya takımının (sehpası, halısı bile vardı) paylaşılması tartışmalara neden olurdu... Çok güzel bir telefonum vardı, hani şu ilkokuldan Üsküdara giderken oyunundaki partnerimin kardeşi Can kırmıştı, çok ağlamıiştım. O da büyüyünce mühendis olucam, onu tamir edicem demişti! Söyle Can, hani nerede telefonum? Ha nerede?

7) Puzzlelar: Bayılırdım ne diyeyim. Arkadaşlar ile yarış yapardık en çabuk kim yapacak diye. Oğluşa da bol bol puzzle alırdım. 2 yaşında altsız puzzleları rengine göre ayırıp tak tak yaparak ağabeyimi şoka uğratmış bir çocuktur kendisi:-) Ağabeyim ile Unicefin altsız, koca puzzlelerini yapar, çerçeveleyip asardık. Hey gidi günler...

8) Barbie: Benim çocukluğuma yetişmedi ama 9 yaş küçük kuzenimi oyalamak için !!!!!! 19 yaşıma kadar ciddi ciddi Brbie oynadım. 15 yaşında kazık kadar çocukken barbiesinin o güzelim saçlarını kısacık, punk modelinde kesip boyamıştım. Dayımın hanımından ciddi azar işitmiştik:-P

9) Tüm yap tak, yap, boz oyuncaklar: Hani parça parça olurlar, birleştirip bir sürü şey yaparsınız. O tip şeyler çok ilgimi öekerdi. Sanırım hayatl gücü geniş bir çocuktum. Havaalanları yapardım mesela, hani pisti ile, uçağı ile, hatta pilot, hostes yapardım, banklar, oturan bastonlu yaşlılar filan (baston olarak bilmem bilirmisiniz, şemsiye çukulatanın çubuklarını kullanırdım.)

Şimdiki oyuncaklara bakıyorum, şahane... Çeşit çeşit, ne ararsan var. Hele kız çocukları için... Kızım olsun neler alacağım, ne oynayacağım. Görün siz:-) Ama ne bileyim o bizim dönemlerde yokluktan varettiğimiz oyunlar, oyuncaklar daha mı güzeldi... Çok özledim çok...

Sizin unutamadığınız, favori oyuncaklarınız neydi? Hadi anlatın bakalım:-)

36 Comments:

Blogger YAGMUR said...

benimde lahana bebegim vardi saclari sapsari guzel tatlimsi bir kokusu vardi, ha birde yumus o zamanlar ayicik veriyordu birde yumos ayicigim vardi 16 yasima kadar saklamistim her 2sinide paketten cikmis gibi hic dokunulmamis gibi duruyordu sonra tasinmalar basladi bu arada da kayip oldular simdi olsa yagmur'a verirdim yumosu, bayiliyo ayiciklara aksam yatarken yanindan ayirmadigi bir ayicigi var adi DUDU insallah saklarim ve kayip olmaz sut kokusu sinmis guzel bir hatira olur

2:03 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

Daha yeni incelediğimi çin bu sefer cevabı çabuk yazdım.:)

burayı yazayım Yağmur'un oraya gidip bakacağım,oldukça genç sanırım.Oğlumunda sevgili yumaşu vardı çünkü.:)
ay yaşım çıktı ortaya.:(
Neyse ben yaşlıyım ya,ozaman onların çoğu yoktu sanırım ama,dayım Fransa'da okumuş ordan kafası porselen et bebek ve şahane bir ayı getirmiş teyzemin kızına.
ondan bize kaldı,bizden teyzemin torununa. O mahfetti onları.Hanişu evden kaçtığım zaman gezdirdiğim ayı oydu.
annem elbise dikerdi,babam bize dolap filan yapmıştı.
birde o zaman kağıt bebek giydirme oyuncağı yeni çıkmıştı,onlar vardı.

Ama benim pek oyuncak merakım olmadı galiba.bizim evin önü park ya,ömrüm o parkta deli gibi oynayarak geçti,şahaneydi gerçekten.


Babam oğlum doğunca,çılgınlar gibi oyuncak alarak o konuda çok arsız yapmıştı onu.:(
"beni tutmayın,çok seviyorum oyuncak,benim köyde olmadı,evde deden ve babbannen vardı size istediğim gibi alamadım.bütün hevesimi bundan alıcam" demişti.eşek oğlan öyle hor kullanırdı ki,"dedem bana yine alır "diyerek.

Ah evet senin mimar olacağın küçükten belli imiş.

2:24 AM

 
Blogger EBRU said...

Vallahi hafızana hayran kaldım. İncecik detayları bile ne güzel hatırlıyorsun öyle. Seninkileri okurken benim ne oyuncaklarım vardı diye düşündüm. Öncelikle aklıma gelenler kahverengi bir ayıcık, tom ve jery çizgi filmindeki kedi (tom, başındada şapkası), uzun kulaklı bir tavşan. Ayrıca uzun kahverengi saçlı güzel bebeğim, fincan ve çay takımlarım, ilerleyen yaşlarda zeka küpüm, legolarım ve barbi bebeğim :) Şimdiki çocuklar çok şanslılar çeşit çeşit oyuncak var piyasada. Örneğin benim oğullarımın o kadar çok oyuncağı varki koyacak yer bulamıyorum çoğu zaman. Benim şimdiki çocuklar kadar çok oyuncağım yoktu ve çok dikkat ederdim oyuncaklarıma. Şimdiki nesil öyle değil hem daha çok oyuncakları var hem de oyuncaklarına pek kıymet vermiyorlar. Bizim çocukluğumuzda bence çocuklar daha yaratıcıydı. Ortamda oyuncak olmasada oyun oynayacak şeyler bulurlardı. Mesela ben moda dergilerinden kadın ve erkek modeller keserdim ve üzerlerine giydirmek için çeşit çeşit kıyafetler keserdim. Zaten o dönemlerde kartondan öyle kes giydir şeklinde kitaplar vardı yanlış hatırlamıyorsam. İşte ben onu kendim yapardım :)

2:43 AM

 
Blogger renkler said...

Bıcırık Yağmurun annesi, Biz oyuncakları daha düzgün tutardık sanırım. Benim oyuncakların ya kuzenim tarafından ya da gelen komşu çocukları tarafından haşat olmuştu. Çok sevdiklerim hariç, onlar pek kimseye vermedim büyüyünce... Ama annem hepsini attı sağolsun. Cici Maviş hariç:-) Aman Yağmurun çok sevdiği oyuncakları atma:-)

3:15 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkım, o kağıt bebekleri yazacaktım, aklımdaydı ama unutmöuşum. Şebnem adı altında kitap halinde satılırlardı, kartonundan kızı çıkartırdık, içte kağıt elbiseler ve aksesuarlar olurdu. Çok severdim. Ama en iyi arkadaşımla bir oyun yaratmıştık o çok yaratıcı olmuştu. Manken kızlar paylaşılır, kağıttan elbiseler tasarlanır, boyanır, kesilir. Sonra defile yaptırırdık ve elbiseleri değerine göre fiyatlandırır, değiş tokuş yapardık. Saatlerce oynayabilirdik bu oyunu. Çocuk olsak da oynasak tekrar. Bence ben modacı da olabilirmişim:-) Ne güzel olurdu!

3:18 AM

 
Blogger renkler said...

Ebrucuğum, o karton kitaptaki kıyafetli karton bebeği Yağmur Damlasına anlattım. Çok severdim. Artık internette öyle siteler var biliyormusun. Bebeğe istediği ayakkabıyı, gözlüğü, saçı takıyorsun. Ama ne bileyim eline alıp oynayamadıktan sonra ne işe yarar...

3:20 AM

 
Blogger - said...

Ananemler yurtdışında yaşadığı için oyuncak sorunum olmuyordu, oynuyor oynuyor eskşyşnce atıyorduk zaten kızkardeşimle birlikte oynadığımız için illa ki ikimizden biri eskitiyor ya da kaybediyorduk oyuncakları. Genelde doğadaki şeylerle oynamayı daha çok severdim, yaprakların içine toprak koyup sarma yapmak gibi :p Bir ara barbielerimize elbise dikme olayını abartmıştık, neredeyse 100 tane ayrı elbisesi vardı barbimin. En çok istediğim şey ise bir barbie eviydi ama olmadı :(

3:55 AM

 
Blogger kurunane said...

benim çok oyuncağım vardı ama ben oyuncakla oynamak yerine kalabalık grupla oynanan oyunları severdim. 7 kule, yakantop gibi...

annemin kuzeni almanyadan barbi getirirdi bana, dediğim gibi ben o tip oyuncakları pek sevmezdim. bi kere teyzemin kayınvalidesi kıbrısa giderken annem bebek sipariş etmişti. gelen bebek kısa kıvırcık saçlı ve zenci bir bebekti. oysa ben hep uzun sarı saçlı bi bebek hayal etmiştim.

4:12 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

:)yorumumun birinci cümlesini farkettin mi?:)

evet netteki bebekleri giydirmek öyle zevk vermiyor.epey oldu,denemiştim.:(

4:16 AM

 
Blogger Noni said...

Benim favori oyuncağım malum Keltoş'tu :)

http://nonim.blogspot.com/2007/01/kelto-ve-bennnn.html

Bir de araba koleksiyonum vardı Barbie'ler yerine daha çok arabalarla oynadığımı hatırlıyorum...

4:27 AM

 
Blogger Aysel said...

Benim de küçükken pek çok oyuncağım oldu. Ben ailenin tek kız çocuğuyum. Erkek kardeşlerim pek oyuncak düşkünü değillerdi. daha çok ndışarıda oynamayı severlerdi.

Benim bir hayvan klleksiyonum vardı sanırım anneannem almıştı. Bütün vahşi hayvanlar vardı. Hem de et bebek cinsi bir çeşit plastiktendi sanırım. İçlerinde en çok maymunu ve timsahı severdim.

O günlerden bugünlere bir tek bebeğim kaldı. Adı:aysel. Benim aslında iki adım var. Aysel o iki adınbirleşmesinden doğmuştu. İsmini ben koydum. Bebeğim alındığında ben 5-6 yaşlarındaydım. Sarı bukle bukle saçları vardı. tabii ben tarayınca bukleleri bozuldu. İçinde bügunku küçük cdlere benzeyen kasetleri vardı. şarkılar söylerdi. Ben evlenirken ona da gelinlik diktik. Annemlerden getirmedim onu. Özellikle getirmedim. Bir parçam orada kalsın istedim. Annemlere gittiğimde çıkarır hala oynarız kızımla. Sonra özenle geri saklarız biz gelene kadar bekler bizi dolapta.

5:17 AM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, biz şanslı çocuklarmışız... Sen Barbieye de yetişmişsin ne güzel:-) Ben de deniz kenarında ıslak kumlar ile süslü pastalar, köfteler yapardım. O zamandan meraklıymışız:-)

5:35 AM

 
Blogger renkler said...

Kurunanciğim, sarışın bir bebek beklerken zenci bir bebek almak hayal kırıklığı olmuştur sanırım:-) Ben de sevmezdim zenci bebek tövbe estağfullah!

5:50 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkım, farkındayım canım:-) İnternette bu yaşta bebek giydiren bir tek benim diyordum, yalnız değilmişim:-)

5:51 AM

 
Blogger renkler said...

Noniciğim, keltoşu biliyorum, belki de senin o yazın beni bu postu yazdırdı:-)

5:52 AM

 
Blogger renkler said...

Ayselciğim, çok ilginç ben de Mavişi annemden almadım. Tüm çocukluk ve gençlik resimlerim annemde. Belki ben de senin gibi bir parçam orada kalsın, aramızda bir bağ olsun filan istedim...

5:53 AM

 
Blogger Ayçiçeği said...

Ben de Lego'ya bayılırdım. Hatta eşimin ve benim çocukluğumuzdan kalan bir kutu dolusu Lego ve oyuncaklarımız var. Şimdi oğlumuz oynuyor. Ona alınan yenilerle bizim eskiler hemen fark ediliyor zaten. Fakat oğluş pek aldırmıyor.

Bir de Barbie'lerim vardı çok. Fakat onlara hazır giysi almak yerine, arkadaşlarla bahçede toplanıp, evden getirdiğimiz kumaşlarla, iğne ipliklerle elbise dikerdik. En büyük zevkim buydu galiba :)

6:07 AM

 
Blogger Damak Tadı said...

Canım benim yine ne güzel bir konu bulmuşsun böyle ellerine sağlık..

Benimde ilk oyuncağım 4-5 yaşlarında iken Amerika'dan gelen bir bebekti..Liseye gidene kadar saklamıştım onu ve arkasından gelen farklı bebekler,palyaçolar..

Takla atıp poposunun üzerine oturan bir köpeğim vardı..(Almanya'dan gelmişti)Benden çok büyükler oynardılar onunla,hatta zile basıp köpeği alıp sokağa çıkmamı isteyenler bile olurdu.))Aynı zamanda da bir tanede bisikletli ördeğim vardı..Kenarından kurulunca bisikletini sürüp başından sarkan çubukların o hızla açılıp dönmeleri beni çok mutlu ederdi.))

Fakat annem çok titiz olduğundan her yere koyuşumda onu ve diğerlerini yıkaması beni çok mutsuz ederdi..Sonraları ise oje hastalığım başlamıştı ve her İstanbul'a giden akrabalarımızın bana hep kırmızı oje getirmeleri arkasından da komşu teyzelerin bize gelip çaktırmadan ojelerimi yürütmeleri ve benim kanlı yaşlarla ağlamam..)))

Birde maskem vardı..(o zamanlardan muzur bir ruha sahiptim demekki)Bize misafir gelecek olduğu zaman çaktırmadan onu takıp (yaşlı bir komşu teyzemiz vardı nurlar içinde yatsın)yaşlı teyzemizi korkutmaktan büyük keyif alırdım..
Sonrasında ise popoma yediğim şaplakla kalıp kaldığım yerden devam etmemdir..

Zavallı teyzemiz her defasında çığlık çığlığa kalırdı,bir türlü alışamamaıştı nedense..Halbuki alışılmayacak ne vardı ki ortada korkunç bir maskeden başka.)
Kimbilir öbür tarafta o teyze beni nasıl korkutacaktır hayal bile edemiyorum..Ama o zaman ben minik bir kız çocuğu idim..

Şimdilerde ise Karya'ma aldığım oyuncaklarla evdekilerin tepkilerini toplamaya çoktan başladım bile..

Her defasında söz almıcam diyip görünce dayanamayıp aldığım çoook oyuncaklar var..Artık Karya'da anladı ki onu çok seviyorum beni kullanmaya başladı bile..

Hafta sonu ne zaman gelecek diye sorduğunda daha çok var deyip geçiştirmeye çalışıyorum.Çünkü hafta sonları bizde oluyorlar akşam iş çıkışı eve gittiğimde ilk çantamı o alıp kontrolü yapar..İçi boş çıktığında ise sormayın neler olur neler..

Uzun yazdım sanırım canım özür dilerim..Seni çok öpüyorum ve sevgilerimi gönderiyorum..

Anneciğininde ellerinden öpüp saygılarımı sunuyorum..

Gül/d.tadı

6:56 AM

 
Blogger KUGUU said...

Vay ne guzel konu bulmussun okurken gozumun onunden gecti bir suru sey. Ama buraya yazsam cok uzun olur. Su cicibello benimde vardi- Italyadan almistik, gercek bebek sanirdi cogu insan ilk basta.

7:42 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

benim ne çocuk ruhlu olduğumu şimdiye kadar farketmişsindir sanıyordum.:P

7:49 AM

 
Blogger Hanife said...

Oyuncak magazaarina girince Ege'den cok ben bakiyorum desem yeridir:) Ne alacagimi, neye bakacagimi sasiriyorum. Annelerimiz bizim icin sanslisiniz derdi, ben simdi cocuklairmiz icin ayni seyi dusunuyorum..
Ama cocukken sahip oldugum oyuncaklar hala gozumde bir numara..
Gecmis olsun Renkler.. Biz de hastaydik anen ogul, ancak kendimize geliyoruz.
Sevgiler..

2:02 PM

 
Blogger Sardunya said...

İlk aklıma gelen mavi bir tüp (bildiğimiz mutfak tüp) şeklindeki açacağım oldu. Hayır, kim bana neden mavi tüp şeklinde bir açacak aldı, ben neden onu oyuncak yaptım, her seferinde neyi söküp söküp taktım çözemiyorum şimdi. Ama Pek severdim. hatta kendisi ile çekilmiş bir fotom dahi vardır.

10:37 PM

 
Blogger renkler said...

Ayçiçekçiğim, kendi oyuncaklarınızın çocuklarınızca oynanması çok güzel... Benim bir sürü oyuncağım vardı ama şimdi bir tanesi var o da bebek:-) Beni bir sürü oyuncağım aslında iyi yerlere verildi, yani bir gün dayım geldi, oyuncaklarımın bir kısmını ihtiyacı olanlara verir misin dedi, veririm dedim... Oyuncakları taradık, kullanmadıklarımı ama iyi durumda olanmalrı dayım çocuk esirgeme kurumuna götürdü. İçim o yaşta olmama rağmen huzurla dolmuştu. Diğerleri de annemce katledildi:-)

12:14 AM

 
Blogger renkler said...

Ayçiçekçiğim, bu arada söylemeyi unutmuşum, elbiseyi kendinizin yapması çok güzel ve yaratıcı olmuş aslında, şimdi dikişle ilgileniyor musun?

12:15 AM

 
Blogger renkler said...

Gülcüğüm, canım... Ne güzel anlatmışsın öyle... O maskeden korkan teyzene çok gükldüm. Ben de aslında öyle korkutmalardan çok korkarım. Aniden yapılan hareketleri sevmediğimden olabilir. Çünkü korkutan en fazla ne olabilir ki! Oğluş olur işte:-) Ama korkarım. Bir de patlayan balonlardan ölesiye korkarım. Balon bile zor şişiririm:-)

12:16 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, sende de cicibellocuğumdan mı vardı. Ne hoş bir bebekti değil mi o:-) O zaman için gerçekten sahici gibi görünen ve ilgi çeken bir bebekti...

12:17 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur damlacıkım, çocuk ruhumuzu hiç kaybetmeyelim:-)

12:18 AM

 
Blogger renkler said...

Hanifeciğim, geçmiş olsun canım... Biz neyse de çocuklar hasta olunca kötü oluyor değil mi. Oğluş her öksürdüğünde içim gidiyor.

Çocuklarımız tabiki de bizden daha şanslı ama onlar da eminim ki kendi çocuklarına şanslı olduklarını söyleyecekler.

12:19 AM

 
Blogger renkler said...

Sardunyacığım, çok ilginç. Neden o kadar sevdin acaba o açacağı ki...

12:20 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Ne güzel yaaa, keşke küçük olsak hala...
Ben en çok bebeklerle oynardım ama böyle minik değil elime gelicek şekilde yeni doğmuş bebek şeklinde Teyzem vardı Avusturya da hep getirirdi...Komşuculuk oynardım ya da öğretmencilik oynardım sabahın köründe kalkıp. Annemde dermiş allah allah kim geldi diye bi bakarmış ben oynuyorum gülermiş kendi kendine, hiç saklamamışım büyüdükten sonra miniklere dağıttım, keşke saklasaymışım ne güzel olur :(

12:32 AM

 
Blogger renkler said...

Gamzeliciğim, en azından bir ikisi saklanmalı değil mi? Güzel bir anı olurdu. Artık çocuklarınınkileri saklarsın:-)

12:48 AM

 
Blogger [ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

renklerciim,
bizim zamanımızda köylü bebekler, gelin bebekler vardı. Böyle çok diildi o zaman her bişey. (Amaaaaan yaşlanmışız be) Babam denizci olduğundan yurtdışından bize çeşit çeşit oyuncak getirirdi. En çok sarı saçlı bebeğimi severdim. Ama ben biraz asi ruhlu olduğumdan mı nedir.. hep sokaklarda erkek çocuklarla top, misket ve bilumum koşturmacalı oyunlar oynamayı severdim. Hiperaktif bi çocuktum ben. Hala da öyleyim ya neyse.
Çocukluğumu hatırlattın şimdi. Ağlarım ama...

1:07 AM

 
Blogger renkler said...

Ağlama sakın fikrimin ince gülü:-) O günler çok güzeldi değil mi... Mesela ben anneannemlere gittiğimde sokakta rahat oynayabilirdim. Bir sürü arkadaşım da olurdu. Orada ne bebek, ne oyuncak olurdu ama sokakta ve bahçelerde çok eğlenirdik...

2:03 AM

 
Anonymous Anonymous said...

I feel like I've seen this blog earlier on , but upon spending a while on here it's clear that this is a new web page.
Anyhow, I'm quite satisfied I stumbled upon it and I'll be bookmarking it and checking back often.


my web-site; 30747

8:11 PM

 
Anonymous Anonymous said...

Came upon your blog through http://www.hayatinrenkleri-renkler.
blogspot.com/. How'd personally get displayed on http://www.hayatinrenkleri-renkler.blogspot.com/? I've been trying to for some time but I can't quite get there. Thanks

Here is my web page: mano de obra

10:07 PM

 
Anonymous Anonymous said...

You know, I could have sworn I've come across this blog before on but immediately after looking at some of the pieces I figured out that it's new to me.

Still, I'm gonna bookmark this blog and begin coming here regularly.

my blog: asp

10:49 PM

 

Post a Comment

<< Home