Wednesday, May 09, 2007

Günü yakalamak... Ve eski gıcık bir olay...

Yoğun hayatımda akşamları alabildiğim kadar nefes alıyorum. Dinlenmeye çalışıyorum. Beyinsel yorgunluk çok ilginç birşey aslında, oturup çalışsan da fiziksel yorgunluk yapıyor. Eve gidip, yorgunum dediğimde annem "bütün gün oturuyorsun, ne yorgunluğu" diyor. Bu kadının 20 yıl çalışmış olduğuna inanmak çok güç:-) Gerçi onun bu konuda savunması şöyle: Ben öğretmendim, minicik çocuklarla uğraşmak kolay mı diyor. Konunun uzamaması için susuyorum tabi. Ama bilmiyor ki ben cidden yorgunum, evde onca yapılması gereken işe rağmen benim canım sadece yatmak, ya da oğluşla kitap okumak, film izlemek, eşimle tatlı tatlı konuşmak istiyor. Yine de önemli değil, evimin işini de severek yapıyorum. İçindekileri seviyorum çünkü... Sevilmese çekilir mi? Ne dersiniz?

Neyse, sabahları günün kendime ayrılmış kısmını azıcık daha uzun yaşamak adına uykumdan fedakarlık ederek 6:30 da kalkmaya başladım. Oysa daha önce 7:15 de kalkıyordum. Aslında saati yine o saate kurup yatıyoruz ama ben hassas bir çalar saat şeklinde 6:30 da gözlerimi açıyorum. Onca yorgunluğa rağmen o saatte kalkabilmem tuhaf aslında. Ama diyorum ya, günü yakalamalıyım...

Sabahları erken kalkıp önce biraz Home TV izliyorum. Yediye on kala kahvaltıyı hazırlıyorum salona. Ben mutfakta yemeyi sevsem de eşim salonu tercih ediyor, bu sayede televizyon da izleyebiliyoruz. Saat çalınca eşimi uyandırıyorum çünkü saat işe yaramıyor. Bu çok kolay olmuyor. Perdeleri açıp her sabah onları yandaki bağlantı parçalarına (ne denir ki) takıyor, büzgülerini düzeltiyorum. O sıra giyiniyorum. Eşim kalkmayı başarrmışsa yatağı topluyor, yatak örtüsünü serip, yastıkları diziyorum. Her gün bu iş neden yapılır diye düşünen erkeklerden değil eşim ama çok da anlam verdiğini sanmıyorum. Oğluş uyandı ise odasını havalandırıp yatağını topluyorum. Bu arada akşamdan kalan dağınıklığı da topluyorum ki birazdan gelecek annem didinmesin...

Sonra güzel bir kahvaltı, çay faslı. Bu fasılda Kanal 1 de Bizim Evin Halleri diye bir dizi var, eski Ferhunde Hanımların kadrosu... Bazen beni boğsa da seviyorum sayılır. Bu dizide eşini boşamaya çalışan 25 yıllık evli bir adam var. Karısı aldatıldığını anlamıyor, adamın kendisini hala sevdiğine dair bir hayal dünyası içerisinde yaşıyor. Oysa adam hödük ve her halinden belli aldatacağı. Dünkü dizide adam karısından boş kağıda imza alıyor eşinden... Bu bana gerçekten olmuş bir olayı hatırlattı, sizlerle paylaşayım da biraz gıcık olalım:

Çok yakın olmasak da annemlerin aile dostu olan oldukça ünlü bir mimarın oğlu yine mimardır kendisi ki ünlü mimarların oğulları da nedense hep mimar olur... Konumuzun dışına çıkmayalım... Oğlunun eşi de mimardı ve aynı ofiste çalışıyordu. O sıralar ben öğrenciydim, bir iki kez onların bürosuna gidip yardım almıştım proje çalışmalarım için. Büroda herkes gelinden yaka silkiyordu. Evindeki temizlikçi kadına köpeğinin yaptığı çişi koklatıp temizlettirmesi o dönemde orada konuşulan dedikodulardandı. Kadın cidden gıcıktı ama kadındı işte... Kadın Amerika'ya bir iş için uzunca bir süre gitmeye hazırlanırken eşi, yani bizim mimar delikanlımız kadına boş kağıt imzalatıyor, O yokken işler takip olsun diye. Kadın da gelince çocuk yapmanın hayalleri içerisinde eşine güveniyor, imzalıyor. Kadın Amerikaya gidiyor. Adam kadından boşanıyor, bir iki hafta içinde hamile sevgilisi ile evleniyor. Ve eşi, pardon eski olan ama eski olduğunu bilmeyen eşi aynı günde hem boşandığını, hem de adamın tekrar evlendiğini, hemi de kadının hamile olduğunu öğreniyor.

Bürodakiler ne kadar nefret etseler de acı çeken o kadın için üzülmişler ve dedikodu kazanlarını sonuna kadar açmışlardı! İnanılmaz bir olaydı. O yaz Ortaköy'de mimar beyimizi ve yeni eşini ki karnı burnundaydı, elele gördüm. Çok mutlulardı. Ne düşüneceğimi bilememiştim. Kadın o kadar mutluydu ki...

Eski eş Amerika'dan dönmedi. Bir ressam ile evlenmiş, mutluymuş... Konu ile ilgili dedikodu zinciri bu haber ile noktalanmıştı...

Allah korusun diyorum, başka da birşey demiyorum...

10 Comments:

Blogger Ayçiçeği said...

Çok, çoook gıcık bir olay. Adama mı hak versem, ex eşe mi üzülsem, bilemiyorum. Fakat erkekler o kadar gıcık kadınları hiiiç çekemiyor. Boşuna gitmesini fırsat bilip boşamamış. Fakat yaptığı yine de saygısız, korkak bir davranıştı. Neyse ki sonunnda hepsi mutlu oldu galiba.

Ben de artık daha erken kalkıyorum. Havanın da artık güzel olması bunda etken tabii:)

Ev işinden nefret edenleri, evde oturmayı eziyet gibi görenleri (çok yakın bir örneğim var buna, belki anlamışsındır) hiç anlayamıyorum.
İnsan yaşadığı ortamda, sevdiği yuvasında iş yapmayı eziyet olarak görür mü? Evde oturmaktan canı sıkılanlar ayrı (ki ben de bir aralar bunalmıştım), ama herzaman için işlerimi severek hallediyorum :)

11:35 PM

 
Blogger renkler said...

AAyçiçekçiğim, dam ne kadar haklı da olsa sonu iyi olmamış. Boşanmak istese kabul etmeyeceğini ve uzatacağını biliyordu, e diğer kadın da hamile!

Ben evde mutlu olanlardanım Allah'a şükür. Ev işi yapmak bazen iyi bile geliyor. Geçrn haftasonu ecde olmadığımda bu haftasonu işim çok ama cumartesi evde değiliz, bir de malum anneler günü var...

1:27 AM

 
Blogger Burcu said...

ya insan bunları düşünürse kimseye güvenemez ki:( ben düşünmek istemiyorum.. zaten heralde kimse de kendi eşine konduramaz böyle bişeyi.Allah korusun.yaşayana da zor yaşatana da zordur heralde bilemiyorum..en azından vicdan azabı çeker mi ki ?bu mevzu çok derinmiş yaw içinden çıkamadım :)
------
ben erken kalkamıyorum ya.yani normalde kalktığımdan daha erken kalkamıyorum.06.15de kalkıyorum.7de evden çıkmış oluyorum belki daha geç gidebilseydim işe o zaman bende daha erken uyanabilirdim.gerçi uyku beni çok dinlendiriyor yani onu da yapmasam kafayı sıyıracakmışım hissi var içimde :)
seni kocaman öpüorumm

1:42 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Bencede çok kötü bir olay allah kimseye vermesin öyle..Ayy ne kötü yarabbim...

2:18 AM

 
Blogger renkler said...

Sashacığım sen zaten erken kalkmak zorundasın, çok erken çıkıyorsun. Uykuyu ben de çok seviyorum aslında ama gece geç yatmıyoruz zaten. Yedi yedibuçuk saat yetiyor. Bazen de 9-10 saat uyuyarak telafi ediyorum.

2:36 AM

 
Blogger renkler said...

Gamzeliciğim, evet çok kötü. İnsan paranoyak olur valla. Kim eşinin böyle birşey yapacağını düşünür ki!

2:37 AM

 
Blogger [ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

hakikaten insanı karıştıran bir olay.. şimdi insan eşine güvenemeyecekse, kime güvenecek. kadın ne kadar gıcık olursa olsun, bunu hak etmiyor bence.. en azından dürüstçe, bazı şeyler konuşularak bitirilebilirdi diye düşünüyorum..
güneş erkenden doğduğu için, istesem de uyuyamıyorum.. pazar sabahları bile 7 dedin mi ayaktayım ben.. olsun günden kazanıyoruz böylece dimi...
bir kadın için rutin olan şeyleri, erkeklerin anlaması çok zor.. ben de severek yapıyorum senin gibi.. aynen senin gibi yorgunum çok.:)))

6:03 AM

 
Blogger renkler said...

İnce Gülcüğüm, bir ara ben de haftasonları erkenden gözümü açıyordum ama son zamanlarda 9-10 saat uyuyorum. İhtiyacım oluyor sanırım. Hele geçenlerde annemde kalmıştık, ertesi sabah 11 de kalktık...

6:27 AM

 
Blogger KUGUU said...

RENKLERcgm erken kalktikca daha da enerji doluyrosun sen nedir. Sabah kalkip o kadar isi bitirmek vallahi bravo diyorum sana. Ben kendime bir kahve + giyinmek makyajdan cogunu yapmiyorum sayilir.

10:22 PM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, makyajı ya arabada (merak etme, eşim kullanıyor:-)) ya da şirkette yapıyorum... Evde ona vakit bulamıyorum bak... Sabah kahvemi de şirkette içiyorum.

10:33 PM

 

Post a Comment

<< Home