Monday, June 11, 2007

Michael Jackson ve bizim kız...

Şu benim mavi güvercinler feministi kuzenimi hatırlıyorsunuz değil mi? Hani şu evlenip, barklanıp, işinden elini çeken, yazmayı bırakan ve hatta kendini salan, bedbaht kuzenimi...

Geçenlerde onunla ilgili bir anım aklıma geldi, size de anlatayım da azıcık gülümseyelim çocukluk hallerine:

O zamanlar bizimki 5- 6 yaşlarında sanırım... Michael Jackson meşhur o dönemlerde. Bu Michael Jackson’dan nedendir bilinmez hiç hazzetmiyor, hatta korkuyor (gerçi çocuk haklı, şimdi daha da ürkünç oldu ya neyse!) Ben de onu kızdırmaya bayılıyorum o dönemde. Bunu şöyle korkutuyorum: "Duyduğuma göre Michael Jackson Türkiye’ye gelmiş, her yerde seni arıyormuş. Seni bulunca seninle evlenecekmiş!" Bu bir ağlıyor, bir korkuyor! Zamane çocuklarını böyle absürd bir bilgi ile korkutmak mümkün mü bilemiyorum ama o dönemlerde çocuklar biraz daha saf demek ki!

Ben böyle korkuttuğum zamanlarda bu kaçacak delik arardı. Hatta annesi de bu hain oyuna katılırdı arada:-) Hatta ben daha da ileri gidip telefonla Michael ile konuşur :-P aramızın iyi veya kötü olmasına göre” gel O burada”, veya “burada yok, Onu boşuna aranma” filan derdim. Telefonu kapatınca, bana ne dedi diye sorardı, ben de "gelinliğini hazırlasın geliyorum dedi" derdim, sonra ağlaşmaya başlardık :-) Hani ben de koca kızım ama zaman nasıl geçecek? Bir iki boğuşup, bir iki bağrışarak, birbirini kızdırarak geçiyor gün çocuklukta!

Sonra garip bir şey oldu! Bizim ufaklık korktuğu, nefret ettiği Michael Jackson'a aşık oldu! Hani şu Avrupa Yakasında bahsedilen "Stockholm Sendromu" (kaçırana aşık olma durumu) gibi bir şey mi yaşadı, yoksa küçük kafasında kaderine boyun mu eğdi bilinmez, biz John Taylor'a, Bon Jovi'ye filan hayran olurken O Michael Jackson'a aşıktı!

Bundan sonra biz de onun bu hayranlığı ile dalga geçmeye başlamıştık ama korkutmak kadar eğlenceli olmuyordu tabi. Ne dersen de kaderini kabul etmişti O! Bu saçma hayranlık da kısa sürmüş olmalı, zira olayın sonunu hatırlamıyorum:-)

Yine aynı dönemlerde suyun altında yaşayabilen, balık gibi yüzen bir adamla ilgili bir dizi vardı ki inanın ismini hatırlamıyorum. Ama nedendir bilinmez bizim kız ona "Bıyıksız Adam" derdi... O sıralar bir önceki sene babamı kaybetmiştik. Çocuk kafası ile bu bıyıksız adamı anneme yakıştırmıştı. Annemi onunla evlendirme işine, yani çöpçatanlığa kalkışmıştı. Tek sorun bıyıksız adamı gerçekte tanımamasıydı. Ama bu onun hayallerini engellemiyordu. Biz de aslında üzgün olan annemi eğlendirmek için seninki çıktı diye ona takılıyorduk… Hey gidi günler…

Çocuk aklı ne komik değil mi? Eminim sizin çocuklarınız da sizi bol bol güldürüyordur...

28 Comments:

Blogger Annelog Atölye said...

Güldürmezler mi? Bolca:)
MJ bence de çok korkuuuunç:(

11:58 PM

 
Blogger Damak Tadı said...

Canım,çocukken hepimizin böyle takıntıları yokmuydu?Senin kuzenin demek MJ'a çok korkardı,benim erkek kuzenimde Kara şimşek hastasıydı.Her gece rüyasında o'nu görüp ya bakkaldan cola alıp içerlerdi ya da kara şimşekle kızdıklarını korkuturdu.Çocukluk helede safsan çok güzeldi be renkler'im.Şimdi bizim Karya'yı bu tür şeylerle oyalamaya çalışsam hayalleri anlatma gerçekleri anlat der durur bana.(5 yaşında kendisi)Benim bu saf kuzenim şimdi Avk.Pazar günü hep eskileri bizde yad edip durduk.Neyse başını ağırttım tatlım kusuruma bakma.

Çok öpüyorum seni canım benim.

Sevgiyle

2:02 AM

 
Blogger EBRU said...

Sevgili Renkler anınız hakikaten çok komikmiş.Ben de küçükken kızkardeşimi kandırmıştım. Kardeşim ilkokulda ben ise ortaokuldaydım. Nasıl inandı bilmiyorum ama kızkardeşime sihirli güçlerim olduğunu, sinek olup okuluna geldiğimi ve sınıfta onu gözlediğimi bana el sallamasını söylemiştim. Çocuk aklı işte ne olacak. Ben çocuk o çocuk. Ertesi gün kızkardeşim sırasına, defterine konan sineği ben zannetmişti. Ben de doğrulamıştım. Evet o bendim demiştim. Daha bunun gibi birkaç anımız daha olmuştu şimdi düşününce çok komik geldi. Çocukken de eğleniyorduk işte böyle. Ayrıca suda yaşayan adamın oynadığı dizi "Atlantis'ten Gelen Adam" dı yanlış hatırlamıyorsam. Sevgilerimle.

3:40 AM

 
Blogger Bir Derin Masalı said...

Çocuk aklı hem komik hem de eşsiz Renkler ciğim. Keşke bizlerde bu kadar saf ve temiz kalabilsek....Öpüyorum seni....İyi haftalar.......

4:54 AM

 
Blogger Gamzeli said...

Ne güzel bizimde vardı öyle , deli bir adam yengemin yeğenini korkuturduk...Deli Şevket seninle evlenecek diye aynısını yapardık...Ne ağlardı benden 5 yaş falan küçüktür...

deli Şevket dediğimizde berbat aynı maymun gibiydi , allahım günah yazma...maymunu getir yanına tüylerinden sadece ayırt edebilirdin :( Bir kaç sene evvel araba çarpmış ölmüş üzülmedim de değil hani :((

5:00 AM

 
Blogger cenebaz said...

Renklercim, yazını okuyunca ben de o diziye taktım, baktım Ebru hatırlamış adını. Başrolde Dallas'daki Bobby Ewing rolünü oynayan Patrick Duffy vardı.

5:08 AM

 
Blogger renkler said...

Annelogcuğum, oğluş 6 yaşlarında filandı, MJ nin bir ropörtajı yayınlanıyordu televizyonda... Oğluş şaşkınlıkla baktı. Valla ben de hemen kanal değiştirdim, o saçmalığı izlesin istemedim... Uzaylı gibi olmuş tövbe estağfurullah!

5:10 AM

 
Blogger renkler said...

Gülcüğüm, hiç başımı ağrıtır mısın sen... Bizler çok saftık şimdikiler yanında. O günleri çok özlüyorum aslında. Çok öpüyorum canım...

5:11 AM

 
Blogger renkler said...

Ebrucuğum, diline sağlık, Atlantisden gelen adamdı o dizi, haklısın. Bak şimdi daha net hatırlıyorum... Kızkardeşini iyi işletmişsin bu arada :-)

5:12 AM

 
Blogger renkler said...

Handeciğim, o saflık çok güzeldi haklısın... Şimdi bazen gülmeye halim olmuyor. Küçükken bir şeye üzülsek bile beş dakika sonra tekrar gülüşürdük mesela...

5:13 AM

 
Blogger renkler said...

Gamzeliciğim, çocuklar aslında birbirlerine karşı çok acımasız oluyorlar değil mi?

5:15 AM

 
Blogger renkler said...

Çenebazcığım, Ebru söyleyince daha net hatırladım. Evet Bobby oynuyordu, namı-ı diğer Bıyıksız Adam:-)

5:16 AM

 
Blogger böğürtlengözün annesi said...

Güzel bir anıymış, güldürdün yine sabah sabah.(Yazını sabah okudum ama elektrikler kesilince yorum bu saate kaldı :)
Benim halamın kızıda daha yeni konuşmaya başladığı sıralarda, hep bize sorardı ;
- Güzelmiyim ben, acaba Tarkan beni alırmı ? benimle evlenirmi ? :)

5:26 AM

 
Blogger renkler said...

Sevgili Böğürtlen gözlünün annesi, kızlar daha bir cimcime oluyorlar sanırım. Seni güldürdüğüme sevindim:-)

5:39 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

canım yazı çok tatlı idi. Bakayım aklıma gelirse anlatayım bende kuzenlerin hikayelerini:)
tatlı arkadaşım oğlan artık sürekli evde ya.
en azından bir ay. Pc başından kalkmıyor. ama arkadaşları gibi kahveye dadanmasın diye bende ses çıkartmıyorum.
Bir dedimki ara veriyorum yazsam. ama seviyorum blog işini, veremiyeceğim ara,biraz seyrek yazacağım sanırım. sizleri muhakkak okuyorum.:)

5:56 AM

 
Blogger - said...

Çocukken salak ben, aşağıdaki şiirle güneşi kandırarak bulutların arasında çıkarmayı başardığımı sanırdım.

*Güneş güneş çık yerinden
Gül yüzünü severim ben
Hemşirecim güzel kamel (ne demekse???)
Vereyim sana bir top şeker
Ben güneşi kandırdım
Bak yerinden çıkarttım


Allam yaaaa :))))

7:43 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkı, sakın yazmayı bırakma. Yeğenime söyle, arada sana da bıraksın bilgisayarı ama...

8:14 AM

 
Blogger renkler said...

Kelebekçiğim, hepimiz çocukken saftık. Ne komik işte, şimdi gülüyoruz:-)

8:14 AM

 
Blogger anemon said...

güldürmezlermi ama bizim cocukları korkutmak mümkün değil bilgisayar oyunlarına bir abkın biz olsak altımıza ederdik

9:38 AM

 
Blogger Ayçiçeği said...

Şimdiki çocuklar o kadar farklı ki. Eski naiflik bence daha güzelmiş :)
Ben de bir M.J. hayranıydım :D Şimdi tabii eser kalmadı.

Hayal meyal ben de bir balık adam hatırlıyorum. Özellikle ellerini! Parmaklarının arasında yüzgeçler vardı..

10:48 AM

 
Blogger Dut agaci said...

renklercim benimde Almanyada yasayan halamin kizi izine geldiklerinde insaatlerden cok korkardi ve ickici adam gelip beni kaciracak diye hayal kurar ve korkardi.Bizde kiz kardesimle sanki ona uzaydan gelmis bir yaratik gibi bakar hareketleriyle alamanci nolacak diye alay ederdik....gel görki biz düstük alamanyalara:-)

10:59 AM

 
Blogger parkeolog said...

Ben geldim :)
Vallahi şimdi ki çocuklar bi'alem Renkler :) Hiçbir şeyden korkmadıkları gibi, çok da hazır cevaplar..
Çok sıcak burası.. Yazını da zevkle ve kah gülümseyerek kah kahkahayla ('gelinliğini hazırlasın dedi' dediğin yerde :) ) okudum.. Ellerine sağlık; sevgiler..

Bilun ŞEN

1:09 PM

 
Blogger KUGUU said...

Bazi yazilar bende ayni gun degil ertesi gun cikiyor nedense. Ornegin dun bu yazi yoktu???
Anilarina cok guldum. Hepimiz cocukken ne kadar saftik, hayatta simdikinden daha temizdi galiba. Simdiki hicbir cocuk bunlara kanmaz artik.

11:53 PM

 
Blogger renkler said...

Civcivciğim, haklısın. Öyle bir ortamda büyüyorlar ki hepsi cin gibi...

11:53 PM

 
Blogger renkler said...

Ayçiçekçiğim, haklısın elleri perdeliydi. Ebru dizinin adını buldu: Atlantisten gelen adam. Belki hatırlarsın...

11:54 PM

 
Blogger renkler said...

Rabiacığım, Almanlar çok ödlek hala değil mi? Buraya bir misafirimiz gelmişti, ben Bostancıdan deniz otobüsüne bindirdim, oteli de Holiday inn, yani iskeleye çok yakın. Kroki çizdim, hangi durakta kaçta olacağını, ne zaman varacağını yazdım, anlattım. Üç adım yürüyüp Otele yalnız gidecek yani. Adam o kadar korktu ki!

11:56 PM

 
Blogger renkler said...

Parkeologcuğum, hoşgeldin... Gelinliğini hazırlasından başka abuk şeylerle de korkuturdum ama en çok o aklımda:-)

11:58 PM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum bir iki gündür bir tuhaflık seziyorum ben de... Bazen yorum hiç gelmiyor, sonra bakıyorum ertesi gün dolmuş!

11:58 PM

 

Post a Comment

<< Home