Wednesday, July 18, 2007

Bana Masal Anlatma!

Başlığa bakıp da yine gerilimli şeyler anlatacağımı sanmayın. Sadece esprili olsun diye, konu ile bağlantılı olarak yazdım...

Dün annemin akşam yemeği davetinden eve dönünce (dün de yemekten yırttık) biraz soluklanmak ve konuşmak için balkonda oturduk eşimle. Balkondan gece gökyüzünü izlerken benim yıldızım Tacin'i gördüm. Şimdi Tacin benim uydurduğum bir isim. Küçükken Milliyet yayınlarının küçük ama kalın çocuk kitapları vardı. Kimbilir kaç serisini okumuştum. Adını hatırlamıyorum ama biri uzaylı filan bir maceraydı ve orada Tacin isimli bir yerden söz ediliyordu. Ben de İzmitteki evimizin balkonuna çıkınca gece sağ tarafımda (güney batı gibi bir yerde) kalan ve arada kırmızılaşıp sonra tekrar beyazlaşan ve yanıp sönme durumu nedeni ile yıldız olduğu kesin (Mars değil ha!) bir gök cismine Tacin ismi vermiştim. Yıllar sonra bu evimize taşınınca bu yıldızı tekrar keşfettim ve içim çocuksu bir biçimde kıpır kıpır oldu. Eşime bu olayı anlattım ve yıldızımı gösterdim.

Bu konuşmadan sonra çocuk kitaplarına geçtik. Ben kitap okumayı ne kadar çok seviyorsam eşim de o kadar sevmez. Bunu ona hiç yakıştıramam doğrusu... Çocukluğumda okuduğum kitapları bilip bilmediğini sordum. 80 günde devrialem, 2 yol okul tatili, Değirmenimden mektuplar, Kemalettin Tuğcunun acıklı klasikleri, Şimdiki çocuklar harika (Aziz Nesin) vb. Hiç birini okumamış. Peki Alice Harikalar Diyarındayı da mı okumadın dedim. Hayır dedi. Bu benim için şoktu. Çünkü Alice benim en sevdiğim masaldır. Annem çocukken çok eski bir çizgi romanını vermişti bana. O çocukken Fransızca öğrenirken alınmış. Onu bile okumuştuk annemle (daha çok resimlerine bakmıştım, bazen de annem bildiği ve hatırladığı kadarı ile kadar yardım etmişti) Alice tam benim sevdiğim tarzda bir masaldı. Hayal gücümü zorluyor, gerçeklikten koparıyordu.

Annem ben küçükken her gece masal anlatırdı. Fakat masalları kendi uydururdu! Bu masallar akıllara durgunluk verecek kadar korkunç olabilirdi bir çocuk için. Mesela birinin kısaca konusu: Kral üç oğlunu çağırıyor, mağaradaki dev ile kim baş edebilirse ona krallığı brakacağını söylüyor. Büyük oğlan giriyor ama gece çok uykusu geliyor uyuyor, bu arada bir sürü absürt ve iğrenç olay oluyor tabi, sonracıma adam uyuyakalıyor, dev gelip onu acımasızca yiyor. Bu yeme sahnesini mümkün olduğunca korkunç anlatırdı. Tövbe tövbe... Sonra ortanca da aynı akıbete uğruyor. Ama küçük akıllı, uyumamak için kolunu kesip tuza batırıyor. Tabi acıdan tüm gece oturuyor ve devi yeniyor. Iyykkk...

Şimdi arkadaşlar. Miniminnacık, hap kadar çocuğa bunlar anlatılır mı? Anlatırdı ve ben de bayılarak dinlerdim. Korku filmlerini belki de bu yüzden çok seviyorum. Ya da gerilimli kitapları.

Fakat annemin bir kötü huyu (deminki iyi huyuydu) bu anlattığı masalları bir daha hatırlayamamasıydı. Ertesi gün hadi dünkünü anlat desem bir sürü yeri değişmiş olurdu. Hep ben düzeltirdim. O da o zaman sen anlat ben dinleyim derdi. Hatta o korkunç öyküyü anlat dediğimde bana çirkin kaz, yaramaz ördek hikayelerine başlardı. Sizce beni kesermi öyle minik şirin ördekler. Çirkin kaz hikayesini hiç sevmezdim ayrıca...

Korku masalları anlatan bir annem, ölü taklidi yaparak beni saatlerce ağlatan bir bakıcım, bileziğini almaya çalıştım diye peşimden kovalayan bir ninem vardı arkadaşlar, ben yine çok iyi çıkmışım:-)

Ben de oğluşa her gece bir masal okur veya anlatırdım. Benim anlattıklarım da haya ürünüydü ama korkunç değillerdi. Benim oğlan korkulu şeyleri çok sevmez, anasına çekmemiş. Kendi uydurduğum "Minik Kuyruklu Yıldız Halley'in Maceraların" serimi anlatırdım. Küçük bir kuyruklu yıldız varmış ama biraz yaramazmış bu... Minik Halley kimi zaman annesinden izinsiz dışarı çıkıp koca uzayda kaybolur, en sonunda onu bulan Güneş veya Ay dede eve götürür. Halley pişmandır ve olaydan ders alır. Başka bir macerasında yemek seçer, annesinin yaptıklarını yemez, sonra açlıktan kötü olur, Yıldız doktor ona iğneye gelir, yine pişmanlık ve mutlu son... Bunun gibib bir sürü şey ama oğlum çok severdi ve kendi ile özleştirirdi yaramaz Halley'i eminim:-)

İşte böyle. Sizin masallarınız nelerdi?

Not: Bunu sonradan ekliyorum. Okuma yazma öğrendikten sonra okuduğum ilk ciddi kitap (yani basit hikaye kitapları dışında) Robinson Crousoe idi. Rahmetli babam ile bir sayfa O bir sayfa ben okumuştuk. Sonra büyüdüğümde de defalarca okudum onu...

22 Comments:

Blogger Unknown said...

tabiki bir dönem solla ilişkisi olmuş bütün ailelerin çocuklarının okuduğu kitaplar yani behrenginin bütün kitapları, en çok da küçük kara balık, aziz nesin, bülbülü öldürmek, jules verne'in kitapları, yunan çocuk masalları, ilyada ve odise'nin çocuklar için versiyonlarını, ristos şiirleri, şeker portakalı, güneşi uyandıralım, küçük prens, gülten dayıoğlu kitapları, muzaffer izgü, hüseyin rahmi gürpınar ve daha bir sürü şahane kitap. hala bir çoğunu dönüp dönüp okurum. hatta geçenlerde eşim can yayınlarının yeniden ciltli olarak bastığı küçük kara balık ve bir şeftali bin şeftali'yi getirdi delirdim mutluluktan.

12:34 AM

 
Blogger Unknown said...

ya pardon adımı yazmayı unutmuşum renklercim. ben alice bu arada, sevgiler....

12:35 AM

 
Blogger renkler said...

Selam Alice, hoşgeldin, ismin harika:-) Bir şeftali bin şeftaliyi hayal meyal hatırladım. Nasıldı acaba konusu. Bir de balina ile mandalina vardı şimdi aklıma geldi. Resimleri de hoş olurdu. Muzaffer İzgüye ise bayılırdım, annemle tüm kitaplarını okumuştuk... Bazı ayrıntıları duyunca hatırlıyor insan. Keşke dönebilsek o günlere.

12:39 AM

 
Blogger Yaz said...

Benim ilk okuduğum masal kitabı Çizmeli kediydi. Nasıl severek okudum anlatamam. Alice harikalar diyarında da bayılarak okuduğum bir kitaptı. Annemin bana anlattığı masalları hiç hatırlamıyorum ama onunda kendi uydurduğu masalları anlattığını hatırlıyorum. Demek ki anlattıkları iz bırakmamış ama uydurduğunu farketmişim ve sadece aklımda o kalmış :)

12:42 AM

 
Blogger renkler said...

Yazcığım, Çizmeli kedi benim de sevdiğim bir masaldı.

Demek tüm anneler masal uyduruyorlar. E hergün ne anlatacaksın çocuklara değil mi?

12:51 AM

 
Blogger Nasıl geçti habersiz... said...

hıım,sanırım bana kimse masal anlatmadı ki aklımda yok.
ben onun için herhalde,Alis'i sevmezdim. tuhaf gelirdi o olaylar.

eşimin de senin gibi hayal gücü çok geniş. oğlana çok güzel masallar anlatırdı.her akşam 2 saatten fazla sürerdi seansları.çünkü bütün masalları birde oğlan kendi anladığı gibi anlatırdı.
ben " yeteeer,çocuğu bırak artıkta uyusun" derdim.
ama korkunç değildi,hayata dair bir çok şeyi öğretti onlarla.Dini bilgiler,hayvanlarla ilgili bilgiler,hepsi masalların içinde idi. kahramanlarından biri "kamlumbağa zortakal" öbürü
de "mük canavarı" :)
aah kitapları sorma. benim artık gözlerim zarar görecek diye biraz sınır koyarlardı.

bak bütün okuduklarımı gözümde canlanarak okurum ben.hayal gücüm çokta fena değildir.:):P

ve bütün o saydıkların ve daha bir çoklarını saklamıştım ben. yok kütüphanelere bir yığın bağış yaparım ama çocuk kitaplarımı saklamıştım.
bir iki sene önce kardeşime verdim.hem kitaplar ikimizindi. hem benim oğlan büyümüştü.onun oğluna bizden hatıra olsun diye. bunları diyerek hediye verdim. evde kalabalık yapıyor diye çocuk esirgemeye vermiş. (hayır yaptım diyor,ay ben onu yeni alıpta yaparım,bunların önemi başka idi)

nasıl yaralandım anlatamam.

bana deseydi,ben saklardım.ben onları çocuğa hediye etmiştim.
aynı günlerde teyzesi play station bir olmasına rağmen, 2 yi almış ona.
ama daha küçük beceremiyor onu tabi. babası oynuyor zevkle. "o da fazlalık çocuğun yaşı için erken(bana öyle dedi çünkü)onu niye vermiyorsun oraya" diyorum ses yok tabii.
çok kırıldım çok.

1:28 AM

 
Blogger KUGUU said...

Yillar once bir gun konusu gelmisti de anneme "bana kucukken ne masallar anlatirdin?" diye sormustum. Canim Annem: "sana masal anlatmak ne mumkun; sen bizi oturtur anlatirdin, hem de nereden nasil hayal ettigini anlayamadigimiz masallar yaratirdin" demisti.

1:32 AM

 
Blogger renkler said...

Yağmur Damlacıkı, eskiye ait şeylerin değeri çoktur bende. Antikayı çok severim mesela. Babaanneme çekmişim. Babaannem amcamların yanında (ama aynı ev deği, duvarla ikiye bölünmüş bir evde.... Çünkü yenge ile kavgalılardı) vefat ettiği için anneme daha önceden verdikleri hariç tüm antikalar onlarda kaldı. Hiç birşeyi hatıra olarak vermediler. Hepsini satmışlar... Büyük dedemin gazi madalyası vardı bir o kalmış diye duydum belki o da gitmiştir. Çok üzüldüm. Oysa babaannemin yüzüğü hala parmağımda şu an.

Kitaplar da özeldir. Hele çocukluk kitapları. Çok değer bilirim. Keşke vermeseydin. Ama bilemezdin tabi.

1:35 AM

 
Blogger böğürtlengözün annesi said...

Bize Rahmetli Hacıannemiz(ananemin annesi)anlatırdı çok masal, büyük ihtimal atmasyondu ama bayılırdım. 2 tane masalı vardı,korktuğumuz halde hep anlattırıdık ona o masalı. Aklımda kaldığıyla ,bir aile varmış,babaları yokmuş,geçimlerini ormancılıklar sağlarlarmış,ormandada bir dev varmış,ailenin büyük oğlu ormana gittiğinde devin sesini duyarmış,Hamma humma seni yerim haaa, diye söylenirmiş hep dev. Valla bölük pörçük çok şey var aklımda masalla ilgili ama toparlayamadım şimdi :)
Bende oğluma bazen kitap okuyor, bazende atma masal anlatıyordum, bazen hala anlattırıyor ama onun hoşuna uydurduğum masallar daha çok gidiyor. Ben Kelenoğlan (Keloğlan) (Tolga böyle söylüyor :) masallarını çok uyduruyorum.....

1:36 AM

 
Blogger renkler said...

Kuğucuğum, çocukken de alemmişsin yani. Çok hoş yaaa:-) Ben dinlemeyi çok severim mesela. Aslında bazen de susturamazlardı beni ama konu masal olunca susuyormuşum işte. Annem benden daha baskınmış baksana:-)

1:36 AM

 
Blogger Unknown said...

bir şeftali bin şeftali de yoksul çocukların meyvelerini yemelerini engelleyen sahibine inat meyve vermeyi reddeden bir küçük şeftali ağacını anlatıyordu. alice harikalar diyarında bizim aile için çok önemli bir kitaptır. benim adım ordan gelir. ayrıca kardeşimin ikinci adı olan cheshire da yine kitabın önemli karakterlerindendir. aslında bu kitap basit bir çocuk kitabı değildir zaten. yazarı iyi bir matematikçi olduğu için bu kitap da bir tür mantık, matematik ve felsefe kitabı olarak okunmalıdır daha çok. en azından ileriki yaşlarımızda bir de böyle okumak mümkündür. aslında tıpkı moby dick gibi küçükken başka okursun büyüdüğünde başka bir şey olur. bütün iyi kitaplar böyle değil midir zaten? sevgiler. alice...

2:34 AM

 
Blogger Unknown said...

ya yine yazasım geldi. konu kitap olunca heyecanlanıyorum. ben şanslıyım çünkü bir çok çocukluk kitabım yanmda durur. örneğin bülbülü öldürmek'deki çocuklarla çok sıkı dostluğum vardı gerçekten her gece onlarla konuşurdum nerdeyse, scout, jam, dillan. bir de milliyet çocuk dergisi vardı gizli yediler yetişti, afacan beşler falan acaip heyecanla takip ederdim her sayısını. enid blyton yazardı ne güzeldi ya. onlara özenip mahalle arkadaşlarımızla küçük bir dedektiflik çetesi bile kurmuştuk kendi aramızda. canım babacığım akşam üstleri ailecek yaptığımız yürüyüşlerde hep ilginç olaylar anlatırdı, gördüğümüz her nesneye, her hayvana, ota falan dair anlatacak bir öyküsü mutlaka olurdu. büyük amcam ise azizlerin hikayelerini anlatırdı. sanırım bütün dinlere uzak bir agnostik olmamın kökleri o hikayelerde yatar. sevgiler. alice...

2:44 AM

 
Blogger [ fiкяiмiи iиcє güℓü ] said...

Hayatımın ilk kitaplarını saymışsın. Bir de Çocuk Kalbi vardı ki, bayılmıştım ona. Her haftasonu mutlaka Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarından birini alırdım. Acı çeken, öksüz ve yetim yavruların hikayeleri.:))
Ben de yavrulara anlattığım uyduruk masalları, ertesi gün hatırlamam. Ama, benimkiler de öyle Halley kıvamında. Annen süpermiş yalnız. O masallardan sonra uyuyabildiysen, sen daha da süpersin. İyi psikopat filan olmamışsın.:)))

5:25 AM

 
Blogger renkler said...

İnce Gülcüküm, ben küçüklüğümde bile korkan bir çocuk olmadım. Yani öyle hayaletten, canavardan filmlerden filan... Belki de annem buna güvendi:-)

Ama bakıcım ölü numarası yapınca çok ağlardım. Bir de dilini çıkartırdı:-) Ölüden değildi korkum, sevdiğim birini kaybetme duygusuydu bu... Bu hala da vardır bende...

5:40 AM

 
Blogger Emre said...

Ve gökten üç elma düşmüş, biri bu güzel yazıyı bize hazırlayıp güldürenin başına, biri biz okuyucuların başına, biride hala masalları sevenlerin başına, güldürdün beni ya heleki o kralın küçük oğlunun uyumamak için kolunu kesip tuza basması yani ne hayal gücü ama süpermiş annen, öperim annenin ellerinden:)

7:50 AM

 
Blogger uykucu said...

yazını ve tüm yorumları okuyunca çocukluğum gözümün önünden geçti. benimde eniştem kütüphane müdürüydü arada kütüphaneye gider orda kitap okurdum en çok da keşke okuduklarım benim olsa diye geçirirdim içimden. halada öyleyim başkasından ödünç kitap alamam benim olmalı ,gururla arada karıştırmalıyım ben bunları okudum diye .ama çocukluk kitaplarımı yeğenlerime ödünç vermiştim çoğu gitti.elimde gizli bahçe,pollyanna,gizli yediler,küçük prens falan kaldı oğluma saklıyorum .bende oğluma uydurma masallar anlatıyorum ders verme amaçlı; mesela annesinin elini bırakıp kaçan çocuk kaybolmuş annesini bulamamış,yemeğini yemeyen hasta olmuş,uyku saatinde uyumayan çocuğun gözü ağrımış gibi yaratıcılıkta sınır tanımıyorum. günün anlam ve önemine göre masal uydurulur ertesi güne hatırlanmaz tabiki. oturup yazsammı aceba.adıda'güne uygun uyduruklar'
annen süpermiş ama. işte böyle olmalı korkunç hikayelerle korkusuz çocuk yetiştirmek, gerçi bana anlatılanlarla ben ödlek oldum sana bravo

10:32 AM

 
Blogger PERİLİ KÖŞK said...

çocukuğunda ki kitapların hepsini okudum ben de ,zevkle...
alici defalarca ,hem çizgi roman,hem kitabı...
beni çok güzel yerlere götürdün...

2:12 PM

 
Blogger renkler said...

Emreciğim, Amasya elması olsun lütfen:-) Anneme sevgilerini ileteceğim, sağol

10:58 PM

 
Blogger renkler said...

Figenciğim, aslında çocuk masalı veya romanı yazmak fena fikir değil. Hayır anneme söyleyeceğim ama o zaman romanlarını yasaklarlar diye korkuyorum:-)

11:08 PM

 
Blogger Annelog Atölye said...

Ben pek uyduramıyorum daha çok resimlerine birlikte bakacağımız kitapları okuyoruz oğlumla. Kızım artık kendi okuyor ama yine de arada ona da okumayı özlüyorum ve bugün ben okuyayım sana diyorum.
Küçükken bana da masal anlatılmamış sanırım, hiç hatırlamıyorum. Kitaplarımı hatırlıyorum sadece.
Annene de tebriklerimi ilet, korkmayarak hikayeleri istekle dinlemek de ayrı bir kutlanacak olay Renkler!:)

11:22 PM

 
Blogger renkler said...

Perili Köşkçüğüm, artık çocuklar bizim gibi değil gibi geliyor. O kadar çok alternatif var ki kitaplara. Bilgisayar, internet zamana zaman faydalı olsa da ansiklopedi karıştırmanın zevkini vermiyor bana. Ama oğluş ödevi olsa internete koşuyor. Ben hala evdeki ansiklopedileri de karıştırıyorum.

11:35 PM

 
Blogger renkler said...

Annelogcuğum, okumak da çok güzel. Ama o hikayeleri de iyi takip etmek lazım değil mi? Her çocuk kitabı güvenilir olmuyor. Annem gibi bir yazar çıkar mazallah:-) Şaka bir yana annem belki de korkmadığımı keşfettiği için öyle şeyleri de anlatırdı. Onun yanında çiçekli böcekli masallar da okur ve anlatırdı. Belki de ruh halimize göre belirliyordu. Bir de sırf bana değil, ağabeyime de anlattığı için bazen kız, bazen erkek masalları oluyordu bunlar...

11:38 PM

 

Post a Comment

<< Home